17 Mayıs 2009 Pazar

Çözüm İçin Yol Haritası…



Abdullah Öcalan

“Burada demokratik çözüm ve barışın yol haritasını hazırlayacağım. Ben, halkın ve demokratik çevrelerin de görüş ve önerileri temelinde Ağustos’un sonlarında demokratik çözüm ve barış için bir yol haritası açıklayacağım.”


Demokratik çözüm ve barış konusunda umutlu olduğunu belirten KCK Önderi Abdullah Öcalan, “Burada demokratik çözüm ve barış raporu hazırlayıp devlete sunacağım. 1921 Anayasası’nı esas alacağım. Demokratik çözüm ve barışın yol haritasını hazırlayacağım. Ağustos’un sonlarında da açıklayacağım” dedi. KCK Önderi Abdullah Öcalan avukatlarıyla görüştü. Edinilen bilgiye göre görüşmede DTP’nin kazandığı belediyelere değinen Öcalan, “Demokratik Belediyecilik anlayışı çerçevesinde çalışmalarını sürdürebilirler, bu anlayışı yerleştirebilirler. Savunmalarımda da belirtmiştim, ondan da yararlanabilirler, bunları kendileri de geliştirebilirler, kendi fikir ve çabalarını da katabilirler. Tekelciliğe karşı halk belediyeciliğini uygularlar. Çalışmalara halkı katarlar. Halkla beraber çalışırlar” dedi.

ÇÖZÜM RAPORU HAZIRLAYACAĞIM
Kürt sorunu çözüm tartışmalarına değinen Öcalan, “Kürt sorununun çözümü konusunda Cumhurbaşkanı ve Başbakan da bazı şeyleri görüyorlar, mesajlar veriyorlar. Ama öyle kolay değil. Tabi 60 yıllık bir kültür var. 1921 Anayasası’nı esas alacağım. Burada demokratik çözüm ve barış raporu hazırlayıp devlete sunacağım. Daha doğrusu demokratik çözüm ve barışın yol haritasını hazırlayacağım. Ben halkın ve demokratik çevrelerin de görüş ve önerileri temelinde Ağustos’un sonlarında demokratik çözüm ve barış için bir yol haritası açıklayacağım. Ben, görüş ve önerilerimi 2000’lerde yapmak istedim. Devlet o zaman ciddiye almadı, yalnız bırakıldım. Şu anda devlet de işin ciddiyetinin farkına varmış görünüyor. Ben bu süreçte bunu yapabilecek güçteyim. Bu sürece ciddi katkım olacaktır. Tarihi bir sorumluluktur” diye konuştu.

MAZIDAĞI’NI PKK’YE YIKACAKLARDI
Öcalan, Mazıdağı’ndaki katliamla ilgili olarak şu değerlendirmeleri yaptı: “Mazıdağı-Bilge köyü olayını yapanlar, başta bunu PKK’nin üzerine yıkmaya çalıştılar. Köyün eski muhtarı ölmeden kısa bir süre önce, ‘kimsenin başını yakmayın, bu olayı PKK yapmadı’ demiştir. Aslında PKK’nin üzerine atacaklardı ama beceremediler. Bu olayı yapan devlet içindeki bir kesimdir. Hatta İçişleri Bakanı’nın da bunu PKK’nin yapmadığı yönünde açıklaması oldu. Basın anlamıyor, töre cinayeti, namus cinayeti, para cinayeti deniliyor, arka planını göremiyor. Bu namus, töre, para cinayeti ile açıklanamaz. Bu bir tesadüf değildir, çok bilinçli yapılan bir şeydir. Bu şiddet ve cinayet kültürü, Ergenekon zihniyeti ve kültürüdür. Başbakan, Ergenekon zihniyeti ve topluma yaydığı şiddet kültürüyle ilgili bir açıklaması olmuştu. Ben bu açıklamayı daha çok önemsiyorum. Bu çok planlı bir cinayettir. Kürtlerde böyle bir töre, namus kültürü yoktur. Kürtler bu şekilde adam öldürmeyi, cinayet işlemeyi bilmezler. Bu büyük bir katliamdır. Korucular direktif almadan bir tavuk bile öldüremezler. PKK’de böyle bir şiddet ve cinayet kültürü yoktur. Bu, Ergenekon tarzıdır. Kesinlikle talimatla işlenmiştir. Bu süreçte buna benzer olaylar olabilir, dikkat etmek gerekir. Diyarbakır olayı vardı, Güngören’deki olay vardı. Bunlar her zaman iki bilinçsiz kişiyi bulup kullanabilirler.”

PKK’Yİ YOZLAŞTIRMAYA ÇALIŞTILAR
Çetelerin PKK’yi yozlaştırmak istediğini vurgulayan Öcalan, şöyle devam etti: “PKK içinde de bazılarının amacı PKK’yi yozlaştırıp ele geçirmekti. Bazıları bilinçli olarak bazıları da kariyer ve iktidar hırsıyla yapmışlardır. Dışarıdan bu tür kişiliklere büyük menfaatler temin edilmiş. Özellikle kadın, evlilik, büyük paralar, ameliyat gibi imkânlar da vermişler. Kariyer ve iktidar hırsı gözlerini bürümüş veya bilinçli olarak sızdırılmış kişilikler, büyük bir emek ve çabayla kurup geliştirdiğim PKK’yi ve mücadeleyi yozlaştırmaya, ele geçirmeye çalıştılar. Ergenekon bu şekilde PKK’yi yozlaştırdıklarını ve ele geçirdiklerini sanıyorlardı. Öyle olmadığını görünce de bana yöneldiler. Yine idam gündeme getirildi. Burada çok ilginç bir olayı anlatayım, bu tesadüf değildir. Şeyh Sait, Diyarbakır’a girmeden önce Diyarbakır’ı talan ediyorlar. Bu talan olayından sonra Diyarbakır halkının Şeyh Said’e desteğini kestiler. Mazıdağı’ndaki gibi olaylarla da halkın PKK’den desteğini çekmesini amaçladılar. Çok ilginçtir Şeyh Said’in olayı da 15 Şubat, benim alınışım da 15 Şubat. Ona da 29 Haziran’da idam, bana da 29 Haziran’da idam kararı verdiler. Aynı zihniyetin ürünüdür, devamıdır.”

BEYAZ TÜRKLÜK YARATTILAR
Öcalan, Ergenekonla ilgili olarak bu kez de şu vurgulara dikkat çekti: “Ergenekon’un yüz yıllık bir tarihi vardır. İttihat ve Terakki’den beri vardırlar. Bunların tek derdi iktidardır. Osmanlı’da yalnız Yahudiler değil, Ermeniler, Rumlar, Kürtler, Araplar’dan oluşan bir azınlıklar sermayesi vardı, bunlar Osmanlı ekonomisine hâkimdi. Bunlar kendi iktidar ve ekonomik çıkarları için Türk olmadıkları halde Türkçülüğe sarıldılar, Türkçülüğü geliştirdiler, Türk olmayan bir Türk burjuvazisi yarattılar. Aslında bunlar ‘Türk olmayan Türkçü’ kesimlerdir. Bunlar bu zihniyetle Osmanlı’yı da çözülüşe götürdüler. İttihat Terakki’yi kuranlardan ikisi Kürt, biri Arnavut, biri Arap’tır. İlginçtir bunlardan hiç biri Türk değil ama Türklük ideolojisini oluşturdular. Bunlar bir çeşit ‘süper Türkçülük’, ‘Beyaz Türklük’ yarattılar. Hatta bunun içinde Türkmenler de yok, Anadolu Türkü de yok. Bir çeşit ‘devlet Türkü’, ‘devlet zümresi’dirler. Gerçek Türklükle hiçbir alakaları yoktur.”

KRALDAN DAHA KRALCILAR
“Bunu bir kuşak öncesinden Almanlar denediler. Vardıkları sonuç Hitler’dir. Bu zihniyet Osmanlı’yı bitirdi, Ermenileri bitirdi, Rumları bitirdi, bugün de Kürtleri bitirmek istiyor. Tekeller sermayeyi bir kontrol ediyor ise Ergenekon iki kat kontrol ediyor hatta toplumu on kat daha fazla etkisine aldılar. Bunlar toplumun çok derinlerine nüfuz ediyorlar. Bunlar devletin her kesiminde de varlar. Ordu, basın, partilere, sivil topluma kadar varlar, kontrol ediyorlar. Toplumda sanıldığından çok daha derin ve yaygın örgütlenmişler. Bunlar bazı Kürt ailelerini hala sermaye ve tarikatlarla kontrol ediyorlar. Bu ailelerden kimilerini kuşaklar boyunca Beyaz Türkleştirdiler, kimilerini de tarikatlarla bağladılar. Diyarbakır’dan bazı aileler, Bitlis’te bazı aileler, Urfa’da bazı aile ve aşiretler ve diğer bölgelere yayılmış aileler gibi, bunlar gerçekte Kürt oldukları halde bir Türk’ten daha çok Türkçüdürler, kraldan daha çok kralcıdırlar. Bunlar hala çok etkililer. Seçimdeki eğilimleri de bunlar kontrol ediyor. Halfeti’deki seçimi bunlar kaybettirdiler. Bunlar için varsa yoksa iktidardır.”

ERGENEKON ANTİ KÜRTLÜKTÜR
“Ergenekon 1950’lerde anti-komünist, anti-Kürt, anti-İslamistti. Devletin Başbakanı Menderes idama götürülüyor, kimin, niye idam ettirdiğinin farkında değil. Aynı şey Denizler için de söylenebilir. Deniz Gezmişler iktidara yürüdüklerini zannediyorlardı. Onlar da bunları kimin yaptığını göremiyorlardı. Bunun için yenildiler. Bütün bunları görmezsen çözemezsin. Ben bunları görüyorum, çözüyorum. Aygan, fail-i meçhulleri yapanların yüzde doksan sekizi hala işbaşındadır, diyor. Doğru söylüyor. Aygan, onları biliyor. Bunlar bu dönemde de çeşitli provokasyonlar yapabilir. Hatta bunlar hala orduyu büyük oranda kontrol ediyorlar. Kıvrıkoğlu ve Karadayı biraz bu oyunları biliyor, kendilerini Ergenekon dışında tutuyorlar. Kıvrıkoğlu ve Karadayı’nın belli güçleri, etkileri var. Yeni Genelkurmay Başkanı’nın, Kıvrıkoğlu ve Karadayı’yı yanına alması Ergenekon dışında kaldığı mesajını veriyor. Ergenekoncular eskisi kadar dış destek bulamıyorlar. İşte Levent Ersöz Rusya’ya gitti, Rusya destek vermedi. Yine Çin’e, Amerika’ya gidiyorlar. Amerika da 5 Kasım 2007’ye kadar bunlara kısmen göz yumuyordu. Fakat 5 Kasım 2007’de Bush-Erdoğan görüşmesinde bunlara dur denildi. Ama içeride hala çok güçlü olduklarını düşünüyorum. AKP, çözüm konusunda bir şeyler yapmak istiyor ama ne kadar güçlüler, güçleri yeter mi bilemiyorum. Hatta Ergenekon’un yüzde yetmiş hala etkili olduğunu düşünüyorum. Erdoğan bir adım ileri iki adım geri, hatta on adım geri atıyor. Gül, Erdoğan ve Beşir Atalay’ın açıklamaları var.”

BAHÇELİ SIKIŞMIŞ DURUMDA
MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin çözüm tartışmalarına yönelttiği sert eleştirileri yanıtlayan Öcalan, şöyle devam etti: “Ben radyodan grup toplantılarını dinledim, Bahçeli’nin ses tonundan, paniklediklerini, sıkıştıklarını çıkarıyorum. Bahçeli’nin kullandığı “ihanet” kelimesini ona geri yutturacaklar. 1921 anayasasında Kürtler için muhtariyet vardır, bugünkü anlamda bir çeşit demokratik özerkliktir. Kurtuluş savaşı bu çerçevede verilmiştir. Ama daha sonra 1925 Şeyh Sait ayaklanmasından sonra geri adım atılıyor. Aslında bu, Ocak 1924’te başlayan bir süreçtir. Misak-ı Milli, Irak ve Suriye Kürtlerini de içine alıyordu. Şeyh Sait ayaklanmasıyla Musul ve Kerkük İngilizlere bırakılmak zorunda bırakılıyor. O zamanki Kürt parlamenterler Mustafa Kemal’e “Musul-Kerkük’ü bırakmayın” diyor. Mustafa Kemal, “mecburum” diyor. Bu şekilde Musul-Kerkük’e karşı Kuzey Kürtleri feda ediliyor. Muhtariyet 1921 Anayasası’nda anayasal bir hüküm olarak var ama 1924 anayasasında yok. Bu İngiliz planı 1920 Kahire Konferansı’nda kararlaştırılmıştı. İngilizler daha önce 16 Mart’ta Yunanlıları Anadolu’ya sürmüşlerdi. Şeyh Sait ayaklanması sonucunda Musul ve Kerkük’ü alıyorlar. Bu olaylardan sonra Mustafa Kemal’i, muhtariyet fikrinden vazgeçirmeye zorluyorlar veya o da vazgeçmek mecburiyetinde kalıyor. Yani Mustafa Kemal İngiliz oyunları, suikastlar ve isyanlarla muhtariyet fikrinden vazgeçirildi. Şeyh Sait kendisini idama götüren oyunların farkında bile değildi. Bugünkü Laiklik ilkesi de Mustafa Kemal’e ait değildir. Laiklik ve diğer şeyler Mustafa Kemal’in değil 1937’de Recep Peker, İnönü, Fevzi Çakmak onlar tarafından getirilmiştir. Mustafa Kemal İngiliz yanlısı bu kişiler tarafından kuşatılmıştı.”

ERGENEKON’A KARŞI KCK OPERASYONU
“Kadınlar Kadın Akademisinde ne yapılabilir? diye soruyorlar” diyen Öcalan, “Öncelikle kadını bir bilinç olgusu olarak ele alıp anlamamız gerekir. Bunu yapabilirsek bütün dinlerin, felsefelerin, kültürlerin temelindeki şeyi anlayabiliriz. Kadın bir duygu, arzu, aşk, tutku nesnesi olarak ele alınmamalıdır. Bilinçli bir varlık, bir sınıf, bir ulus gibi ele alınmalıdır. Böyle yapılırsa birbirimizi daha iyi anlarız, tabii öncelikle kadınlar kendi kendilerini anlamalılar” ifadelerine yer verdi. Son günlerde kısmi olarak çıkan çatışmalara da değinen Öcalan, “Aktif olarak bir çatışma yoktur. Çatışmasızlık kararına uyuluyor. Ama üzerlerine gidiliyor, misilleme yapmaya zorlanıyorlar. Ben burada kesin bir şekilde söylüyorum. KCK adı altında DTP’ye yapılan operasyon devlet içindeki bir kesimin onayıyla yapılmıştır. Ergenekon’a karşı KCK operasyonu. İstanbul’daki savcılara karşı Diyarbakır savcıları; İstanbul savcıları anti-Ergenekoncu, Diyarbakır savcıları ise Ergenekon operasyonuna karşı KCK operasyonunu yapmıştır. Aslında KCK, demokratik yasal bir yapılanmadır” şeklinde konuştu.

BAZI MEKTUPLAR VERİLMİYOR
Öcalan, sözlerin şöyle tamamladı: “Bana cezaevlerinden gelen seksen mektuptan kırk tanesini vermediler. Özellikle entelektüel düzeyi yüksek mektupları vermediler. Daha çok kısa ve kart şeklinde olan mektupları verdiler. Tekirdağ Cezaevi’nden, Bolu’dan, Siirt’ten, Bingöl’den, Adıyaman, Adana Karataş cezaevlerinden gelen mektuplar var. Adıyaman cezaevinden bazı arkadaşların mektuplarını vermediler. Siirt Cezaevi’nden bir grup kadın arkadaş çok coşkulu, güzel mektup göndermişler. Yine Siirt Cezaevi’nden Suriyeli bir arkadaşın mektubunu aldım. Onun şahsında Suriye’deki halkımıza özel selamlarımı iletiyorum. Tekirdağ Cezaevi’nden bir arkadaş Zend’le ilgili bir çalışmasını göndermiş. Devam edebilir çalışmasına. Bingöl Cezaevi’nden bir arkadaşın mektubu var. Kadınla ilgili çalışma yaptığını söylüyor, çalışmasına devam edebilir. Siirt Cezaevi’nden iki arkadaş bir mektup göndermişler. Egoizm-bencilliğin doğuştan mı sonradan mı edinildiği konusunda düşüncemi sormuşlar. İki şekilde ele almak lazım. Doğal bencillik, koruma içgüdüsüyle olursa normaldir. Fakat bireycilik, toplumsal-kültüreldir. Cezaevindeki tüm arkadaşlara selamlarımı iletiyorum. Halkımıza ve Kadınlara selamlarımı iletiyorum. Demokratik çözüm ve barış konusunda umutluyum.”
-----------------
ANF/İSTANBUL

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

1 yorum:

Adsız dedi ki...

hezamanki gibi yine her taraftan haberdar olduguna sevindim ve umudunu yitirmediginden dolayi kutluyorum .sen var oldukca bizde var olacagiz.(A.K.)