21 Ağustos 2009 Cuma

Küresel Savaşa Karşı Küresel Barış


”Ülkemizde de neredeyse çeyrek asirdir süren bir savas söz konusu. ‘Kürt Sorunu’ olarak kendini dayatan bu savasta 40 bini askin ölü, 3 bini askin bosaltilmis köy, milyonlari bulan zorunlu göç yasandi / yasanmakta. Adini ne koyarsak koyalim sürmekte olan bu savasin etkisi ve tahribati hayal ettigimizden daha yüksektir.

Kirli savas olarak da adlandirilan bu savasi barisçil ve demokratik yöntemlerle çözme zamani geldi ve geçiyor. Ülkemizin demokratiklesmesinde büyük katki sunacak olan Kürt Sorunun çözümünde barisçil yol ve yöntemleri zorlamak her zamankinden daha acil ve yakicidir…”

Salim Turgut
turgutsalim@hotmail.com

1 Eylül 1939 tarihinde Alman Nazi ordulari Polonya’yi isgal etti. Bundan tam 70 yil önce Almanya’nin Polonya’yi isgali ile baslayan tarih olan 1 Eylül 1939 tarihi ile birlikte emperyalistler arasi II.Paylasim savasi da baslamis oldu. Yaklasik alti yil sonra Sovyetler Birligi’nin Berlin’e girmesi (23 Nisan 1945) ve Hitler’in intihari (30 Nisan 1945) ile 7 Mayis 1945 tarihinde Nazi Almanya’si teslim oldu. Nazi Almanya’sinin teslimine ragmen savasa sonradan katilan ABD dünya üzerinde hegomanya kurabilmek için Japonlarla savasina devam etti ve 6 Agustos 1945’te Hirosima’ya ve 9 Agustos’ta da Nagazaki’ye atom bombasi atarak insan kiyimi yapip savasi resmen sonladi.

Yaklasik 6 yil süren savas, ardindan 52 milyon ölü, milyonlarca yarali ve harabeye dönmüs kentler birakti. Insanlik tarihinin bu en acimasiz, en kanli ve en kirli savasinin basladigi tarih olan 1 Eylül savasin ardindan, dünyanin bir daha böyle bir savas yasamamasi için dünya komünistlerinin önerisi ile Birlesmis Milletlerce baris günü ilan edildi.

Barisa en fazla kimin ihtiyaci varsa sahiplenen de o oluyor. Nitekim, II. Dünya savasinin en fazla zararini gören Sovyet halki ve komünistler barisa en fazla sahiplenen oldu. Soguk savasin sürdügü dönemde, birçok kapitalist ülkede barisi savunalar sorusturmaya ugradi, tutuklandi, hatta idam bile edildiler. Mcarty döneminde barisçil olmak demek komünist olmakla özdeslestigi için bir çok ülkede demokratlarda soguk savasin vurgunundan nasiplerini aldilar.

Amerika’ya yeni sömürge iliskileri ile bagimli olan ülkemizde de barisi savunmak sürekli Türk Ceza Kanunlari ile muhatap olmayi da beraberinde getirdi. Soguk savas rüzgarlari’nin en siddetli estigi 1950 yilinda ‘Kore’ye asker gönderilmesini protesto ettigi gerekçesi’ ile Barisseverler Cemiyeti ve 12 Eylül 1980’de de ‘Baris Dernegi’nin yargilanmalari hep ayni mantiktandir.

Savasin tüm tahribatlarini yasayan komünistlerin barisi savunmasi, ayni zamanda savassiz yeni bir dünya özleminden kaynaklanmaktadir.

II. Dünya savasi biteli 64 yil geçmis olmasina ragmen, bu zaman içerisinde bölgesel ve iç savaslarda 25 milyona yakin insan ölmüstür. 40 milyona yakin insan yasadiklari topraklardan sürülmüs, açlik ve sefalete terkedilmistir. Dünyanin yirmiyi askin bölgesinde çatismalar devam etmektedir.

Üstelik çatismalarin yarattigi tahribatlar çatismalarin bitmesiyle sona ermiyor. Tahrip olan sosyal ve dogal çevre, açlik ve saglik sorunlari, kara mayinlari sorunu v.b sorunlarin yarattigi tahribatlar çatismalarin sona ermesinden sonra sürmekte.

Dünya baris için harcanan her 1 dolara karsilik, silahlanmaya 2 bin dolar harcanmakta. Dünyada silahlanma için harcanan her 10 dolarin 4 dolari Amerikan silah tekellerine gitmektedir. Uluslararasi silah tekellerin kasalarina giren her dolar yeni bir ölüm makinesi ve yeni bir savas olarak karsimiza çikmakta. Her savas bir ‘düsman’a ihtiyaç duyuyor. Silah tekellerinin kiralik hükümetleri ve küresel medya düsman yaratmada üzerlerine düseni fazlasi ile yerine getiriyor. 11 Eylül Amerikan ikiz kulelerinin vurulmasi ve ardindan Afganistan ve Irak isgalleri silah tekellerinin yönlendirmesi ile uluslar arasi medyanin dezenformasyonu sonucu ‘mesrutiyet’ kazanmistir.

Dünyanin efendisi ABD, 11 Eylül Katliamini gerçeklestirdigini iddia ettigi Bin Ladin ve Molla Ömer’i yakalamak için Afganistan’a girdi. Aradan geçen 6 yila ragmen ortalikta ne Bin Ladin, nede Molla Ömer var. Ayni sekilde Irak’in nükleer silahi oldugu ve Irak halkina ‘demokrasi ve özgürlük’ götürecegi iddiasiyla Irak’i isgal ederek, Saddam’i idam etti. Ama isgal baslayali dört yil geçmis olmasina ragmen Irak’ta ne nükleer silahla ilgili bir emare buldu nede Irak’a iddia ettigi gibi ‘demokrasi ve özgürlük’ getirdi. Üstelik yaratigi düsmanca politikalar yüzünden Irak halki ulusal ve dinsel çatismalarin merkezi oldu, kan gölüne döndü.

Ülkemizde de neredeyse çeyrek asirdir süren bir savas söz konusu. ‘Kürt Sorunu’ olarak kendini dayatan bu savasta 40 bini askin ölü, 3 bini askin bosaltilmis köy, milyonlari bulan zorunlu göç yasandi / yasanmakta. Adini ne koyarsak koyalim sürmekte olan bu savasin etkisi ve tahribati hayal ettigimizden daha yüksektir.

Kirli savas olarak da adlandirilan bu savasi barisçil ve demokratik yöntemlerle çözme zamani geldi ve geçiyor. Ülkemizin demokratiklesmesinde büyük katki sunacak olan Kürt Sorunun çözümünde barisçil yol ve yöntemleri zorlamak her zamankinden daha acil ve yakicidir.

Kürtlerin grup kurarak parlamentoda temsiliyet kazanmis olusu da bu sorunun barisçil ve demokratik yöntemlerle çözülmesinde bir olanak sunmaktadir.

Barisin, demokrasinin ve insan haklarinin yerlesmedigi bir ülkede emekçilerin haklarinin korunmasinin olanakli olmadigi bilinmelidir.

Dünyanin yasadigi en kirli ve tahrip gücü en yüksek olan II. Dünya savasinin baslamasinin ardindan tam 68 yil geçti. II. dünya savasindan yeterli dersler çikartilamadigi, savasa karsi küresel bir karsi koyus tam olarak gerçeklestirilemedigi için hala ülkemizde, bölgemizde ve dünyamizda savaslar devam etmekte. Silah tekellerinin karlarina kar katan bu savaslarin önüne geçebilmek, ancak küresel bir karsi durusla mümkün.

Baris içinde bir dünya özlemi ile 1 Eylül Dünya Baris Günü’nü kutluyorum.

Hiç yorum yok: