30 Kasım 2009 Pazartesi

ÜLKENİN DİPLOMALI İŞSİZ ÖĞRETMENLERİ


Hüseyin Habip Taşkın
habibtaskin@gmail.com

Dünyaya bir çocuk getiriyorsunuz ve onu umut içinde yetiştiriyorsunuz. Olanaklarınız ölçüsünde imkânlarınızı ona sunuyorsunuz. Diyorsunuz ki, “büyüsünde okuyup adam olsun” Halimizin perişanlık köşelerinden bir tanesi fırsat eşitliği eğitimde olmadığı için çocuğunuzu üniversitede okutamıyorsunuz. Ya da üniversiteyi bitiren çocuğunuz için seviniyorsunuz. Hatta komşularınızla, tanıdıklarınızla ve ailenizle mutluluğunuzu paylaşıyorsunuz.

Yıllar önce üniversiteyi bitiren kişi, kişiler için iş çantada keklikti. Zamanın akışıyla bilim gelişmesini sağladı. Bilimin ağır basan çirkin yüzü insanların insanca yaşamasına engel oldu. Doğanın dengeleri kapitalizmin çıkarları tarafından değişti. Buna paralel olarak insanların yaşamlarında daha çok sömürü ve yoksullaşma ilk sırayı aldı.

Dünyadaki tüm çıkarlar kapitalizmin çizmiş olduğu rota doğrultusunda ilerlerken, ülkemizde eğitim emekçilerimizin çileleri bitmezken, işsiz öğretmenlerin ayrı bir çilesinin olduğunu görmekteyiz. Bir aile çocuğunu, çocuklarını okutabilmek için yaşamın ağır yükünde büyük bir sorumluluk üstlenirlerken, üniversiteyi bitiren işsiz öğretmenlerimizin aileleri ve kendileri şok dalgasında psikolojik travma yaşamaktadır.

AB uyum yasaları adı altında ANAP, DSP ve MHP koalisyon hükümeti döneminde başlayan KPSS sınavıyla sözleşmeli memur alımları başlayarak, bugüne kadar gelen hükümetçe aynı uygulama harfiyen uygulanmıştı. İlk uygulamada kişi başına 20 milyon tl alınmıştı. Devletin kasasına giren paranın hesabını bilmiyoruz! Ama işe girenlerin sayısı o dönemde az olmakla birlikte partilerin torpillileri ilk sırada girmişti. Torpil çarkı şimdide uygulanmakta olup KPSS’ imtihanlarına giriş ücrete yine tabidir. Burada paran kadar yaşam hakkı olduğu ortaya çıkmaktadır.

Ortada bir dengesizlik vardır. Hatta çürümüşlük vardır. Üniversiteyi bitiren işsiz kalan bunca öğretmen adayına iş vermemek büyük ayıptır. O zaman devletin yapısını sorgulamak gerekir. Nasıl bir devlet modelinde yaşıyoruz? Devlet olarak senin iş sahaların doluysa, bunca öğrenciyi niye üniversitelerde okutup insanların umutlarıyla oynadınız? AB’ye işte bizim okur, yazar olan üniversitelimiz diye gösterip iyi yolda olduğumuzu mu anlatmak istiyorsunuz? Yoksa parasal destek mi alıyorsunuz?

İşsiz öğretmenler güçleri oranında alana çıkıp seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Altı ilde alanlardaydılar. Seslerini yetkililere duyurmaktı. Halkı bilinçlendirmekti. Büyüklerimizin bir sözü vardır. “Gençlik geleceğimizdir.” Doğru söze ne gerek vardır? Gençlerimiz yerlerde sürünmektedir. Ayrıca geleceklerine karamsar bakmaktadır. Sözleşmeli öğretmenlerimiz bile vardır. Okullarda eğitim dönemi bittiğinde, aradaki boş aylarda sözleşmeli öğretmenlerimiz parasız ve sigortasız bırakılmaktadır. Öğretmenlerimizden eğitim alanında nasıl bir verim beklenebilir ki? Beklenemez! Öğretmenlerimizin ekonomik, soysal ve kültürel alanda sorunları çözülmedikçe, işleri hepten zorlaştıkça verim yerine, ders günlerinin bir anlamı olmaz. Ortaya da saman kafalı bir genlik çıkar ve o da egemen güçlerin işine yarar.

Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu “AYOP” Altı ilde yaptıkları eylemde tebeşir kırarak, seslerini duyurmaya çalıştıklarında, kadrolu ve güvenceli öğretmenlik hakkı istemişlerdir. Ayrıca işsiz öğretmenlerin geçtiğimiz günlerde seslerini duyurmak için açlık grevi yapmışlardı.

Kapitalist sistem, sorunların çözümü yerine çözümsüzlük üretmektedir. Ucuz eğitimden kazanç elde edeceğim derken, öğretmenleri işsiz bırakırken, sözleşmeli yaparken yoksulluk sınırlarını bir anlamıyla genişletmiş olmaktadır.

Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu öğretmen atamalarını 15 bin olarak açıklamıştı. Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platform üyesi Ebru Zeynep Yaman, Türkiye genelinde öğretmen ihtiyacının Personel Dairesi Genel başkanı tarafından 140 bin, sendikaların 200 bin olarak görüş bildirdiklerine vurgu yaptı.

Ülkemizde gün geçtikçe insan manzaralarının farklı boyutunu öğretmenlerin işsiz oluşuyla görmekteyiz. İnsanca yaşamın, fırsat eşitliğinin olmayışını görmekteyiz. Kapitalizm eğitimcilerimizi ucuz işgücü olarak görürken, suskun ve tepkisiz bir toplum yaratmanın sevdasında olduğunu görmekteyiz.

Eğitimde, AB ayarı denildi. Yasalar arka arkaya çıktı. Medeniyet çağını yaşadığımız iddia edildi. Sonunda yapılanların birer fos olduğu ortaya çıktı. Öğretmenlerimizin çilesi biteceğe benzemiyor. Kapitalizm, ucuz işgücüne doymuyor. Bir yandan emekçiler haklı talepleriyle meydanlarda ve bizler o seslere kulak vermeliyiz. Yoksa sıra bizim çocuklarımıza gelecek! Anlıyor musunuz?

------------
Newroz haftalık siyasi yorum gazetesi

Hiç yorum yok: