22 Ağustos 2009 Cumartesi

Tarihî önem« mi dediniz?


Murat Çakır
cakir@rosalux.de

Batılı ülkelerdeki yaygın medyanın 20 Ağustos 2009 Perşembe sabahı saat 7.00’de başlayan Afganistan başkanlık seçimleri ile ilgili haberlerini okuyanlar, ülkenin güllük gülistanlık bir ortamda pek demokratik bir seçim yaptığını zanneder. Öylesine cafcaflı bir anlatım varki, sanki »yakışıklı Afgan« ve eski ABD-vatandaşı Hamit Karzai ülkeyi cennete çevirmiş. Allahtan internet var da, dezenformasyonun sisleri arasından bazı şeyleri görebiliyoruz.

Açıkcası yaygın medyanın her sözünden kuşku duymaya başladım, çünkü her haberde mutlaka bir manipülasyon var. Muhalif medya bile bu tuzağa düşebiliyor. Baksanıza Günlük gazetesi, Fırat News ve diğer bazı alternatif iletişim araçları dahi »17 milyon seçmen« masalını ajanslardan gerçek veri gibi almışlar. O nedenle önce sayıları ve ardındaki gerçekleri gün yüzüne çıkartmakta yarar var.

Bir kere BM tarafından 28 – 30 milyonluk nüfusu olduğu tespit edilen ve gene BM sayılarına göre nüfusun yüzde 60’ının 18 yaşın altında olduğu bir ülkede nasıl olurda 17 milyon seçmen olur sorusunu sormak gerekiyor. 2004 yılında bizzat BMÖ aşiret reislerinin reşit olmayan çocuklara dahi seçmen kartı çıkarttıklarını ve hem çocuklar, hem de kadınlar adına oyları çuvalla seçim sandığına attıklarını tespit etmişti. Buna rağmen Batı »Afganistan’ın demokratik hükümetle yönetilmeye başlandığını« ilân etmişti.

Batılı güçlerbu sefer de Afganistan’daki seçimlerin demokratik olduğu masalını yaymaya devam ediyorlar. Ancak sadece seçmen sayısındaki tutarsızlıklar bile bu seçimlerin demokratik ve meşru olmadığını kanıtlıyor. Gardez’deki bağımsız insan hakları komisyonundan Rafiullah Bedar’ın bildirdiğine göre, 17 milyon olduğu iddia edilen seçmenlerin yaklaşık 4,5 milyonu ya hayal ürünü isimler, ya da reşit olmayan çocuklardan oluşuyor. Seçimlerin meşruiyetini sorgulayan bir diğer gerçek de, seçmenlerin büyük bir bölümünün can güvenliğinin sağlanamaması nedeniyle seçimlere katılamayacak olmaları. Gerçi Paktika valisi Abdulkayyum Katavazay gibi yöneticiler »seçimlerin güvenliğinin sağlandığını« iddia ediyorlar ama, 34 ilin 17’sinde valiler ve polis müdürleri dahi korkudan sokağa çıkamıyorlar.

Bununla birlikte seçmen kartlarının dağıtımında da sayısız manipülasyon yaşanmakta. Eşek sırtında, ama yüksek teknolojik donanımlı askerlerin korumasında en ücra köşelere kadar götürülen seçim sandıklarında oy kullanmak için gerekli olan seçmen kartları, örneğin Daykundi bölgesinde olduğu gibi sadece başkan Karzai’yi seçeceğini açıklayanlara verildiği ve diğerlerine de »git, seçmen kartını seçeceğin adamdan al« uyarısı yapıldığı bildiriliyor.

Hamit Karzai, makama getirdiği ve yolsuzluklarına göz yumarak ortağı haline gelen vali, polis müdürü ve diğer devlet memurlarından şimdi diyetini istiyor. Gerek insan hakları komisyonunun, gerekse de bağımsız uluslararası kurumların temsilcileri, kimi gözlemci ve Almanya’daki sosyalist günlük gazete Neues Deutschland gibi gazetelerin Afganistan’daki muhabirleri, valilerin, ilçe yöneticilerinin, polis müdürlerinin, öğretmenlerin ve devlet memurlarının seçim sandıklarında dahi Hamit Karzai’nin propaganda milisleri gibi çalıştıklarını bildiriyorlar. Eh, nede olsa mesele eninde sonunda »al gülüm, ver gülüm« meselesi.

Emperyalistler, Afganistan savaşına »tarihî önem« atfediyorlar. Başta ABD değil miydi sözde teröre karşı savaş ile her yere »demokrasiyi« götüreceklerini iddia edenler? Şimdi de 100 bin askerle, bombardımanlarla, sivil halka yönelik saldırılarla »Taliban’a karşı başarısız olduk« diyecek değiller herhalde. Batılı ülkelerin kamuoyunda Afganistan savaşına ve işgaline karşı muhalif tutum yaygınlaştığından ve yeni birliklerin gönderilmesi sorgulanır olduğundan, »başarı hikâyeleri« sahiden Batılı egemenler için önem kazanıyor. Öyle ya, kendi halkını bile doğruluğundan ikna edemediğin bir savaşta, işgal ettiğin ülkenin halkını nasıl kazanacaksın?

Velhasılı, demokratik hukuk devleti esasların esamesinin okunmadığı, halkın can güvenliğinin ve sosyal güvencesinin olmadığı bir ülkede silahların gölgesi altında yapılan ve sonuçları şimdiden belli olan bir seçimin »demokratik« olduğunu ileri sürmek, akla, mantığa tecavüz etmekle birdir. Emperyalistler, 200 bin gözlemcinin ve toplam 300 bin asker ve polisin gözetimi altında yapılacak olan seçimlere harcanan 223 milyon ABD-Doları’nı, seçimler için değil, halkın beslenmesi için harcasalardı, sahiden anlamlı bir iş yapmış olurlardı. Halk en azından »Allah razı olsun« derdi. Şu anda ise ne dediklerini düşünebiliyorum da, yazmaya terbiyem müsaade etmiyor.

Hiç yorum yok: