5 Eylül 2009 Cumartesi

BEBÊXTÊN OLMAK!


Remzi AYDIN-yazar-eğitimci
remziaydin62@hotmail.com

Bebêxtên; bu sözcüğün Türkçe de tam anlam karşılığı nedir bilemiyorum. Biraz uzatarak anlatmak zorundayım. Bebêxtên; sana sığınmaya gelen canlıya sığınma hakkını verememek ya da sığınan kişiye sahip çıkamamak. Ve bu hâl; Dersim inanışında insanın başına gelebilecek en kötü şeydir. Kızılbaşlıktaki yol düşkünlüğü ne ise, işte odur. Bebêxtên Olan kişi ile kimse konuşmaz, onun hayvanlarını kendi hayvanları arasına almaz, bildiğiniz tecrit şartları uygulanır o kişiye. Bebêxtên konusunu dördüncü romanım olan “Sahipsiz Çığlıklarda” işlemiştim. Oradan size kısa bir alıntı sunacağım.

Her insanın; bu topraklara sığınma hakkı vardır. Yani sıkıntıda olan biri; bu hakkı kullanmak isterse, hayır diyemezsin. Xete Kêmahrâ ju Xermeni este bi. (Kemah bölgesinde bir ermeni vardı.) O taraflarda Osmanlı’ya karşı ayaklanmış, babayiğit bir adamdı adı da Rupen’di. Sıkıştırılınca yanında adamlarıyla birlikte Seyit Rıza’nın babası Seyit İbrahim’e sığınma hakkını kullanmak için gelir. O tarihte Erzungu’de (Erzincan’da) Anadolu Müfettişi vardır. Seyit İbrahim’e, bin Osmanlı altını göndererek Rupen ve arkadaşlarını teslim etmesini istedi. Seyit “olmaz” der. “Bana milyon tane altın verseler Baht (Bêxtên) hakkımı, olumsuz kullanamam. Bebexten olmaya değmez” diyerek haber gönderir ve şunu ekler, “zoraki almaya çalışırsanız, bu da sizin bileceğiniz şeydir ama sonuçlarına da katlanırsınız.” Teslim etmediği gibi Rupen ve arkadaşlarını; yanına adamlarını vererek, Rusya sınırına kadar götürüp, sağ salim Rusya’ya gitmesini sağlar. Fakat daha sonra, Rupen’in kardeşi, ona haber gönderir ve affedildiğini söyler. Rupen kardeşine inanarak Erzincan’a gelir. Kardeşi tarafından teslim edilir ve öldürülür. Bin dokuz yüzün hemen başındaydı bu olan olay. İşte Bêbêxten olmak bu kadar kötüdür, Oli’nin ve Xızır’ın şefaatine eremezsin dinden, insanlıktan çıkarsın ve bunun bedeli yoktur. Bêbêxten olan insanın; ne bu dünya da ne de Xızır’ın bedeninde da yeri yoktur, sıkışır kalır arada. Onun içindir; bu milletin başına ne geldiyse, ocağına bahtına düştüm (Bext) sözünden gelmiştir.

—Apo Wôlî, her gelene bunu yaparsak halimiz böyle olur işte?
Apo Wûşên, biraz da kızarak aray girdi:

—Apoqor, (amcası) sanmayın ki bu insanlar için yapılır. Bêxtên olmak kendinizle ilgilidir, özünüzle ilgilidir. Adamın kim olduğu, o kadarda önemli değil. Önemli olan; siz bu değere sahip çıkabiliyor musunuz? Kendiniz olabiliyor musunuz? Baht’ınıza düşen insana sahip çıkmak; kendinize duyduğunuz, saygıyla ilgilidir.

Kafamda onlarca soru var ve ben heyecanla, istemeyerek söze karışıyorum;
—Amca, anladığım kadarıyla burası bir kale imiş. Her tarafı sarp kayalık ve dağlarla çevrili, doğal bir kale. Anahtar dediğiniz gibi; içerden kapalı. Yani; kapıyı içerden açmazsanız, kimse giremez buraya. Peki, bu güne nasıl gelindi? Hâlâ içerde sığınmacılar var ve siz onları teslim etmemekte diretiyorsunuz. Ve siz bu duygusallığınız yüzünden, iki ateş arasında yanıyorsunuz.

—Ula kerata dün geldin bu gün bizi beğenmiyorsun. Ama bu konuda haklısın, yine kapı içerden açıldı, bazı aşiretler diğer aşiretler üzerinde baskı kurabilmek için, kapıyı açtılar. Sonra Bêbêxten olmamak için bu oyuna dâhil olduk. Yanmaktayız, ne güneş gibi, ne bu ateş gibi, bu yangın hiçbir şeye benzememekte.

Bebêxtên; sadece insanlar ve diğer canlılarla ilgili bir olgu değildir. Bebêxtên; insanın doğaya karşıda uygulaması gereken bir yaşam şekli olmalı. Bu aralarda Munzur vadisine barajlar yapılıyor. Ve ilk olarak Uzunçayır denilen bölgede su toplanmaya başlandı. Munzur Suyu önüne bent çekilerek, suskunlaştırıldı, hırçınlığını ve doğasına ait olan asiliğini kaybetti. Bunun gibi sekiz tane daha baraj yapılması söz konusu.

Munzur Dağlarının ve Munzur suyunun özelliklerini bilmeyenlere kısaca buradan bahsedeyim. Böylelikle gerçekleşen katliamın boyutlarını daha iyi anlasınlar. Munzur Dağları ve Dersim Milli parktır. Beş binin üzerinde bitki floru olup bunun iki yüzden fazlası endemiktir, yani Dünya’da sadece bu bölgede yetişir. Aynı zamanda yabani hayata ev sahipliği yapar, Munzur Dağları Bebêxtên olmamıştır, kendine sığınan tüm canlılara bu hakkı tanımıştır, onurludur.

Fakat öyle bir zaman girdik ki, doğa burada insanlara sığınmak zorunda kalmıştır artık. Ve insanlar Bebêxtên; olma yolunda hızla koşmaktalar. Kızılderililerin dediği gibi, doğa öldüğünde beyaz adam paranın yenilemeyeceğini öğrenecek ama iş işten geçmiş olacak.

Almanya Parlementosunda Hüseyin Kenan Aydın ve yine Avrupa Parlementosundaki birkaç milletvekili ile Dersimde bir sohbetimiz olmuştu. Ve demişlerdiki; Bu baraja yatırılan yüz liranın kazancı 50 yıl sonra sadece 10 lira olacaktır. Evet 100 lira yatıracaksınız ve ancak 50 yıl sonraki tüm kazancınız 10 lira olacak. O zamanda günlerce bu soruyla cebelleşmiştim. Hangi aklı başında insan, hangi iş adamı 50 yıl sonra doğayı katledip Dünya mirası olan bitki ve canlıların yok olmasını göze aldıktan sonra yüz lira karşılığında 90 lira zararı göze alır? Bu nasıl bir mantık? Ya da bize söylenildiği gibi; elektrik üretmenin dışında başka hesaplar mı var? Çünkü elektrik üretmek için akıllı bir yatırım değil. Türkiye de yaşayan insanların ödediği vergilerin bu şekilde çarçur olmasının altında yatan gerçek neden nedir? Bilen ve anlayan varsa lütfen bir adım öne gelsin? Bebêxtên; olmak istemeyen her insan doğanın katledilmesine dur demek zorunda ve bunu içinden değil, bağırarak, haykırarak, isyan ederek söylemek zorunda. Suskun kalmak; sizin çocuklarınıza ihanetinizdir, Bebêxtên; oluşunuzdur.

Doğa size sığındı, karar verme zamanı.

Hiç yorum yok: