8 Aralık 2009 Salı

BALKANLARDA ABD RÜZGÂRI


Hüseyin Habip Taşkın
habibtaskin@gmail.com


Dünya, emperyalizmin elleriyle paylaşılmaya, sömürülmeye, işgal edilmeye devam ediyor. Eski ve yeni stratejilerle dünyanın dengesi gitgide bozuluyor. Bireyselleşen insanlar ben mantığıyla hareket ettikleri için toplumsal bir güç ya da muhalefet oluşturamıyor ve darbe üstüne darbe yemeye devam ediyor.

Emperyalizm dünyada yayılmacılığına devam ederken, kendi koşullarını bir yandan sağlamlaştırıyor. İşçi sınıfının yeterince güçlü olmadığını görürken, uluslar arası sınıf dayanışmasının olmadığını ya da olanlarında kuvvetli bağların olmadığı görülüyor.

ABD Balkanlarda adım adım yerleşiyor. Bu demektir ki, daha fazla üs ve kontrollünü elinde tutmadır. Sömürü ve talanını yaygınlaştırmadır. Karşı çıkan olursa, Ortadoğu da terör estirdiği gibi baskı ve şiddetle yanıt vermedir.

ABD’nin kıskacında geçmiş dönemlerde SSCB’nin çatısı altında olan ülkeler vardır. SSCB dağıldıktan sonra ABD’nin stratejilerinden biriside dağılan ülkelerden kendisine yandaş ülke yaratmak ve sömürü talanına devam etmekti. Uzun yıllar sonra ABD istediği, kurduğu kendi düşlerini yarattı dersek yanlış olmaz.

ABD Romanya ile Bulgaristan’da yeni üsler kurmak için gerekli çalışmalara başladı. Pentagon’un açıklamasında bu iki ülkede yapılacak üsler için 100 milyon dolardan fazla yatırımı göze aldıkları belirtildi.

Makedonya ajansı MIA’nın haberinde ise, Pentagon Romanya’da 1600 Amerikan askeri barındıracak 50 milyon dolarlık bir üssün kurulmasından söz ediyor. Ayrıca aynı kaynakta yer alan Bulgaristan’da 2500 askeri barındıracak bir üssün maliyetinin 60 milyon dolardan söz ediyor.

Daha öncede Çek Cumhuriyeti ile Polonya arasında sıcak ilişkiler yaşandı. Gürcistan’la aynı şekilde ikili ilişkilerini geliştirdi. Ukrayna ile de aynı ilişkiyi yakaladı. Burada yatan gerçek şudur. ABD dünyanın her yerinde rahat durmadığıdır. İğrenç politikalarını açıktan, çekinmeden uygulamasıdır. Başta belirttiğimiz gibi karşısında muhalefet edecek bir yapının olmayışındandır.

Yukarıda saydığımız ülkeler bir zamanlar SSCB’nin çatısı altındaydılar. Ekim 1917 devrimiyle SSCB çatısı altında birçok ülke birleşti. Devrimler dünyanın her ülkesinde boy verirken devrim şiarları gün geçtikçe çıtasını yükseltti. Bunun paralelinde emperyalizmde boş durmadı. Karşı devrimi destekledi ve sınıflar mücadelesi tam anlamıyla hız kazandı.

Ekim devriminde emeği geçenler öldükten sonra yerine gelen kendilerine Marksist- Leninist maskesini takan Politbüro temsilcileri asıl hedefinden saparak, devrimin alt yapılarını birere birer çökerterek devrime ihanet ederek, SSCB’nin çökmesini sağlamış oldular.

Sosyalizm gerçek anlamıyla SSCB’de uygulanmış olsaydı. Ne yıkılırdı… Nede ABD istediği ülkede terör estirebilirdi…

Günümüzde gördüklerimiz ister istemez dudaklarımızı dişlerimizin arasında ısırılmasına neden olmaktadır.

Şimdiki zaman diliminde bile güçlü güçsüzü silip geçmektedir. Emperyalizmin böl, parçala politikası eskiden olduğu gibi şimdi de devam etmektedir. Sadece şiddet yönüyle değil! Ekonomik, sağlık yönüyle geri kalmış ülkelerde bile varlıklarını sürdürmektedir. Kendi kültürlerini bile basın yayın kuruluşlarıyla sürdürmektedir. Yaşamımız onların belirlediği kurallara göre şekillenmektedir.

Şu anda ABD’nin Balkanlardaki gücünün etkisini izlemekteyiz. İleriki yıllarda iç karışıklıkların yaşandığı yer olarak Balkanları görebiliriz. Balkanlardaki halklarda emperyalizmin tokadını yedikçe kendi içindeki işçi sınıfının örgütlüğünü yaratacaktır.

Bazı tespitler vardır. Bunlardan biriside “Kapitalizm ve emperyalizm can çekişiyor.” Ben bu tespite katılmamakla birlikte Emperyalizm şu anki manevrasıyla canına can katıyor. Asıl can çekişen örgütlülüğü yaratamayan ve bir araya gelemeyen işçi sınıfıdır. Ezilen yoksul halklardır.

Bu devran elbette böyle gitmeyecektir. Gün ola devran döne ile ezilenler ayağa kalkmasıyla yaşamı emekten ve barıştan yana biz çevireceğiz.

---------------------
NEWROZ HAFTALIK SİYASİ YORUM GAZETESİ

Hiç yorum yok: