25 Mart 2010 Perşembe

DEPREMLERDEN DERS ÇIKARAMADIK

Hüseyin Habip Taşkın
habibtaskin@gmail.com

İnsan yaşamını için ciddiye aldığımız konular az oluğu gibi, her işimiz “Allah’a emanet” gidiyor. Olanları çabuk unutan bir toplumuz. Olan olaylarda içinde dram varsa, “vah vah” der olayı geçiştiririz. Ülkemizde çoğunlukla aynı olayların tekrarı yaşanır ve “yahu ben bu olayı bir yerden hatırlıyorum” deriz. Bir yandan yaşam akıp giderken, dünyada kendi ekseninde dönüyor…

Elazığ depreminde, birçok yaralıyla birlikte 51 insanın yaşamı göz göre göre gitti. Depremle birlikte, suçlu aranmaya başlandı. “ Kerpiç evler” bir numaralı suçlu ilan edildi. Gözle görülen somut deliller göz ardı edildi. Bunca yaşanmışlıklardan ders çıkarılmadı. Yetkililer kendilerince, kendilerini aklayıcı sözleri dile getirdi.

Fay hattının geçtiği Elazığ ve çevre köyleri için ne yapıldı dersiniz? Lafa geldi mi “önce insan” deniliyor. Bence insan kelimesinden çıkarılan ders “sermayenin” çıkarları anlamına geliyor. Ülkemiz deprem kuşağındadır deniliyor.

Bizlerden tüketim ve beyaz eşyada alınan vergiler yerine ne kadarı ulaşıyor dersiniz? Bulmaca gibi bir soru olduğuna göre, fondaki paralara ne oldu? Marmara depreminden sonra alınacak bir dizi önlemlerle ilgili neler yapıldı? Depreme önlem için yapılacak konut güçlendirme çalışmalarıyla ilgili maddi yetersizlikten yakınan yetkililere, hükümetin deprem riskine karşılık yurttaşlardan vergiyle para topladığı da hatırlatıldı. Deprem vergilerinden toplam elde edilen 27 milyar 947 milyon lira para var ama paranın akıbetine ilişkin bir bilgi yok. Bu paranın nerede harcandığı, nerede saklandığı belli bile değil.

Bizde işler böyle yürütülür. Fon adında paralar toplanır. Sonrada buharlaşır. Hiçbir yetkili çıkıp ta bu paraların nerelerde nasıl harcandığını söylemez. Söylerse herhalde kıyamet kopar!

Kendisi de Elazığlı olan İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Naci Görür, depremin gerçekleştiği fay hattındaki hareketlenmeleri uzun süredir gözlediklerini ve duyurduklarını açıkladı.

Görür, “Ben 3 yıl önce Vali ve Belediye Başkanı’yla görüşmüş ve fay hattının üzerinde doğru yapılar bulunması gerektiğini, nasıl yapılabileceğini anlattım. Büyük bir deprem olabileceğini aktardım” dedi.

Görür, 3 yıl önce Elazığ’ın ileri gelen yetkililerine dil dökmüş ve nasıl bir önlem alınmasını anlatmış. Naci Görür anlatırken herhalde yetkililer gözleri açık uyku moduna girdikleri içindir ki kayıt hafızalarda yer almamış. Görür derdini anlattığı için bir anlık rahatlamışken, Elazığ’daki depremle kendine geliyor ve yaşadıklarını basın aracılığıyla halkla paylaşıyor.

"Kayaç Gerginlik İzleme Yöntemi ile Deprem Tahmini Projesi" kapsamında sadece Marmara bölgesinde kurulan ve depremin önceden tahmin edilmesine imkân tanıdığı bildirilen bu deprem tespit istasyonları, Marmara dışında ilk kez Muğla'nın Fethiye ilçesinde, ardından Denizli, Isparta ve Burdur'da kurulacak. Proje yürütücüsü İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Elektrik-Elektronik Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Berk Üstündağ, 2000'li yılların başında hayata geçirdikleri proje kapsamında kurulan istasyonlardan alınan verilere göre, 5'in üzerinde büyüklükteki bir depremin olacağını önceden tahmin edebildiklerini söyledi. Üstündağ, "Bu istasyonları ülkeye ne kadar yayabilirsek depreme ilişkin bilgileri önceden edinme, tahmin edebilme imkânına kavuşabiliriz. Elazığ depreminin olacağını önceden tahmin edebilmiştik. Elde edilen sonuçlar ve deprem arasındaki ilişki, istasyonların önemini açıkça gösteriyor" dedi.

Televizyon ekranlarında deprembilimcileri zaman zaman boy göstererek, yaptığı çalışmaları anlatırlar. Özellikle de İstanbul için çok söz söylendi. Belediye Başkanı Kadir Topbaş, “Kamu binalarını güçlendirdik” dedi ancak sadece 3 hastane güçlenmiş.

‘Biz kamu binalarını güçlendirdik, biraz da vatandaş üstüne düşeni yapsın’ diyen İBB Başkanı Kadir Topbaş’a İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Büyükkent Şube Başkanı Cemal Gökçe’den yanıt geldi; Gökçe, “Kamu binalarını güçlendirdiklerini söylerken doğru söylemiyor. Onları bile güçlendirmedi. 400 hastaneden de sadece 3 tanesi güçlendirildi ki bunların 2 tanesi poliklinikti” diye konuştu.

Bir yetkili açıklıyor ve diğer yetkili açıklamayı yalanlıyor. Yaşanılan canlı olaylar sıcağı sıcağına, size ülkemizde sistemin nasıl işlediğine dair bir örnek. İnsan yaşamları bu kadar basit ve ucuz! Ne demeliyiz ve ne yapmalıyız? Birazda bizler kendimizi sorgulamalıyız. Sorunların altına bir girelim. O kokuşmuş sistemin çarklarını bir harekete geçirelim. Daha kaç canı depremde kaybedeceğiz? Birilerinin uyku masallarını mı devamlı dinleyeceğiz. Yaşam güvenliği vatandaşlık hakkıysa, o hakkı hepimiz kullanalım…

Hiç yorum yok: