3 Temmuz 2009 Cuma

Ve “Ateşte Semah Dönenler”


"Bugün 2 Temmuz ; tarih bizlere ,soykırımlarını, katliamları unutturmayacağı gibi , diktatörleri, katilleri, hain ve işbirlikçileri de unutturmayacak. 2 Temmuz'da Sivas'ta olacağız , aklımızla ,yüreğimizle ve eylemlerimizle..."

Fatma Ataseven
f_ata1@hotmail.com

Oturdukları dağ doruklarında başlayan tanrıların paylaşım savaşları ile başlayan insanlık tarihi birbirinden beter acıların ,kıyımların, vahşetin ,şiddetin izleriyle günümüze kadar gelmiştir. Güçlüler tanrı oldu, güçsüzler kul, güçlü tanrılar kurumsallaşarak devlet oldu, güçsüzler halk/ vatandaş oldu.

İlkel ve modern dünyada çok fazla değişen olmadı, ”ezen” ve ”ezilen” değişmedi. Ancak ,kör karanlığın tanrıları toprağın derinliklerini sarsan, gök kubbeyi yırtan bir çığlık kopardılar, oturdukları dağ doruklarından. Sarsıldı yer küre, kayalardan kayalar koptu, ama su yürüdü kendi yolunca. İlk kıvılcımı çakmıştı insan ve o büyülü alevi, ateşi yakmıştı; aydınlatmıştı kör karanlığı.

Anladı karanlıklar prensleri sonunun geldiğini, bugün yarın karışacaktı sonsuz yokluğa ve sahneyi bırakacaktı ateşi yakanlara. Yakılmıştı ilk ateş ve başlamıştı insanlığın ileriye yürüyüşü. Geleceğin büyük ateşini yakacak serüven başlamıştı böylece.

Selam ilk ateşi yakanlara, suyun önünü açanlara; selam karanlığın bağrını yırtarak kör tanrıları ebediyete gönderen Prometheus’lara; Enel Hak ,diyen Hallac’ı Mansur‘lara, Nesimi’lere “dönen dönsün ben dönmezem” diyen Pir Sultan‘lara , Şeyh Bedreddin’lere ,Demirci Kawa’lara , Mustafa Suphi’lere , “Senin yalanlarına ve hilelerine alışamadım bu bana dert oldu,; ama senin önünde diz çökmedim bu da sana dert olsun” diyen Seyyid Rıza’lara , Nazım’lara ,Deniz’lere, Mahir’lere …Selam olsun geleceğin büyük ateşini tutuşturacak alazları bizlere ulaştıranlara.

Gerici faşist iktidarların katlettiği tüm değerleri saygı ile selamlıyorum. Bölen, parçalayan, yöneten gerici anlayışa karşı ,devrimci ve sosyalist mücadele içinde direnerek kazanacağız.

Karanlığın kör tanrılarına rağmen , hayatın bize çizdiği yol, özgürlük ve güzelliklerle dolu olabilir di, ama biz bu yolu ve bu ruhu yitirdik. Hırs insanların ruhunu zehirledi, bu zehri mütemadiyen akıtmakta, sadece insanları değil, doğadaki tüm canlıları yok etmekte. Sevgi yok oldu , dünyayı bir nefret çemberine aldı. Hepimizi kaz adımlarıyla sefaletin ve savaşların içine sürükledi. Neo liberalizm ve postmodernizimle hızla ilerlediğimizi düşünürken !. Birden bu düşüncenin dayattığı argümanların tutsağı olduk.! Bolluk getiren makineleşme bizi yoksul kıldı. Edindiğimiz bilgiler bizi çıkarcı yaptı, zekamızı da katı ve acımasız.

Çok düşünüyoruz, ama az hissediyoruz. İnsani değerlerimizi koruyamadık. Gerici milliyetçilik ve şovenizme karşı , kapitalist / emperyalizme karşı; din, dil, ulus ayrımcılığı olmayan yeni bir dünya yaratalım ,yoksa 860 da başlayan ve “tarihin tekerrürü”nden ibaret olan kıyımları ,katliamları ,vahşeti aralıklarla yaşamaktan ve yıldönümlerinde anmaktan öteye gidemeyiz.

2 Temmuz 1993'de insanlık suçu işlendi, tıpkı Koçgiride olduğu gibi ,Dersim’de ,Çorum’da Maraş’ta ,Gazi mahallesin’de ve ölüm oruçlarında ki gibi. Her dönemde suçlular , bir grup faşistler ya da şeriatçı gericiler olarak gösterildi; her dönemde olduğu gibi o dönemde de katliamın sanıkları başka yerlerde arandı .!. Ve Aleviler her defasında “laik devlete” sığınmak zorunda kaldılar. Acılarını bal eyleyip , devletin istediği dümen suyuna akmayı tercih ettiler.! “açılımlar” ve devlet icazetli politikalar la günü kurtarmaya çalıştılar.

Bugün 2 Temmuz ; tarih bizlere ,soykırımlarını, katliamları unutturmayacağı gibi , diktatörleri, katilleri, hain ve işbirlikçileri de unutturmayacak. 2 Temmuz'da Sivas'ta olacağız , aklımızla ,yüreğimizle ve eylemlerimizle. .

Çok fazla uzatmayacağım , sözü ;Pir Sultan’dan Madımak’a Ateşte Semah Dönenler ‘ e ve kitabın yazarına bırakacağım . Bu belgesel romanında Aleviliğin; tarihsel derinliklerinden süzülüp gelen; felsefi-toplumsal boyutunu, Sivas-Madımak’ta yakılan canların öyküsüyle bütünleştiriyor.

Bu belgesel romanda; Hallac-ı Mansur’dan Seyyid İmadeddin Nesimi’ye, Perfectus Silvianus’tan Pir Sultan’a, Pavlikanlardan, Bogomillere, Albigenlere ve Kızılbaşlara, Yunus Emre’ye, Banaz’dan Madımak’a uzanan onurlu ve başı dik bir yolculuğun öyküsü anlatılıyor…

Ateşte Semah duranların, ışık insanlarının nefes kesen dramatik öyküsü; Aleviliğin, sönmeyen ateşinin de, umudun da serüvenidir aslında…

Tarihsel perspektifle Aleviliğin Toplumsal gerçekliği ilmek ilmek örülen “ATEŞTE SEMAH DÖNENLER” kitabı üzerine sevgili Remzi Aydın’la gerçekleştirdiğimiz sohbet – röportajımızı önümüzdeki günlerde yayınlayacağız. Salt Alevilik ü-zerine değil ,yazarın çok yönlü çalışmaları, ve araştırmaları üzerine de konuştuk , Konuyu bizzat kaynağından dinlemenizi , ve kitabı okumanızı ayrıca öneriyorum.

“Rüzgarın kanatlarında
Munzurun doruklarında
Mahpusun kuytuluğunda
Güneşin sıcaklığında
Kalanlara selam olsun
Sevdanın güzelliğinde
Canın cana hasretinde
İnançlı yüreklerine
Kavganın Ateşlerinde
Yananlara selam olsun”

2 Temmuz 2009

Hiç yorum yok: