14 Mart 2010 Pazar

”DEVLET BALONLARIMI GERİ VER!”



BASINA VE KAMUOYUNA: DEVLET BALONLARIMI GERİ VER!

Adil Okay
adilokay@hotmail.fr

Kızım Öykü’nün Mapus Amca ve Teyzelerine Yolladığı Balonlara Devlet El Koydu!

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı imparatorluğunun güçlü arşiv geleneğini miras almıştır. Devlet tüm kamu harcamalarını, girdi − çıktıları ve yazışmaları kaydeder. Hatta devletin kimi işgüzar memurları, üzerlerine vazife olmayan şeyleri bile dinler − okur ve kaydederler. Keza politik muhalifler izlenir, fişlenir ve bu bilgiler saklanır. Tutuklu ve hükümlülere yollanan mektup ve eşyalar da sakıncalı bulunmazsa verilir, sakıncalı bulunursa depolara kaldırılır. Cezaevlerinden dışarıya gönderilen tüm mektuplar hatta zarflar ‘görülmüştür’ mührüyle damgalanır, kimi zaman da ‘sakıncalı’ sayılan cümleler karalanmış olur.

Cezaevlerinde politik tutsaklara yönelik trajikomik cezalar da uygulanmaktadır. Örneğin türkü söyledi diye görüş, iletişim, hücre cezası alan tutsaklar vardır. Çağdaş Hukukçular Derneği’nin son F tipi cezaevleriyle ilgili raporunda işkencenin, keyfi disiplin cezası ve sağlık sorunlarının devam ettiği belirtilmiştir. Haydar Sönmez adlı tutsak Erzurum H tipi cezaevinden bize yolladığı mektupta şunları yazmıştır: “Sevgili Adil, F tipine dair bildiğin her şey burada da var. (…) mekân çok dar. Pencereler küçük. İçerisi yeterli hava ve gün ışığı almıyor. Havalandırmalar kibrit kutusu büyüklüğünde. (…) en büyük ve önemli sorun tecrittir. Tam bir yıl oldu. Sayıma gelen gardiyan ve askerler dışında insan yüzü görmüyoruz. Ziyaretçilerimizle ya cezalardan dolayı görüşemiyoruz ya da...”

Yine cezaevlerinde hijyenik durum alarm vermekte, yiyecekler her geçen gün kötüleşmektedir. Hasta tutsaklardan Gülazer Akın, Adıyaman E tipi cezaevinden 20.02.2010 tarihinde kızım Öykü’ye yazdığı mektupta şunları söylemektedir: “Sevgili Öykü, ben hasta olduğum için çabuk yoruluyorum. Onun için şimdilik bu kadar yazabildim. (…) Çünkü güneşsiz kalıyoruz. (…) sonra bozuk yemekler yediriyorlar bize. Hastaneye gidemiyoruz. (…)Senin gönderdiğin balon hepsinden, her şeyden güzel. Arkadaşlarla şişirdik. Sonra üzerine koca bir gülen yüz çizdik ve onunla oynamaya başladık. Teyzelermiş gibi değil, Öykü’nün yaşıtlarıymış, yani arkadaşlarıymış gibi oynadık. Mektubun ve balon çok güzeldi…”

Bu gün Erol Zavar, Taylan Çintay, İsmet Ayaz yanı sıra bilinen kırık kadar ağır hasta tahliye edilmeyi beklemektedir. Güler Zere tahliye edilmiştir ancak İsmet Ablak ölüm döşeğinde olduğu halde tahliye edilmemiş ve cezaevinde hayatını kaybetmiştir. Bunların yanı sıra bilinmeyen, basına yansımayan skandallar da var. Örneğin bir cezaevinde tutsaklara her türlü renkli kalem verilirken, bir başkasında üç renkten fazlası yasaktır. Tekirdağ cezaevine yolladığımız Naci Güner’e verilmiş ama Bolu F tipi cezaevinde 6 yıldır tek başına hücrede tutulan Ali baba Arı’ya yolladığımız ajanda, kalem, silgi, v.s. verilmemiş, bize de geri iade edilmemiştir. Ali baba Arı bu konuda şunları yazmıştır: “sevgili Öykü, (…) Pazartesi depodan sorumlu gardiyanla görüştüm. ‘Haberim yok, gelen koliyi habersiz açmayız, sorarım’ dedi. (…) Ben de bu keyfi tutum ve uygulamadan dolayı suç duyurusu için dilekçe verdim. Cevap gelmeden gardiyanla tekrar görüştüm. “Ajanda ve diğer şeyler bende yani depoda” dedi. Mektubu yazdığım bu güne kadar infaz hakimliğinden dilekçeme dair bir sonuç gelmedi…”

Benzer biçimde, hemen hemen tüm cezaevlerinde sakıncasız bulunarak tutsaklara verilen bir mektubumuz, Muş F tipi cezaevinde Sinan Bülbül’e ‘sakıncalı’ denilerek verilmemiş ancak itiraz sonucu alabilmiştir: “Sevgili Öykücan, Bana yolladığın mektubun SAKINCALI görülerek bana verilmedi. Ben de Muş infaz hakimliğine başvurup, mektubun bana verilmesini istedim. Mektubun bana verilmemesi halinde AİHM’ne gidebileceğimi açık bir şekilde izah ettim. Bunun üzerine iddia makamı itirazımın kabulüne karar vererek…”

Kızım Öykü’nün şubat 2010 da yolladığı mektupların içindeki hediye balonları Bingöl, Gaziantep, Adıyaman cezaevlerinde sahiplerine verilirken Muş, İzmir, Kocaeli, Burdur, Siirt, Tekirdağ, Ankara Sincan ve Bolu cezaevlerinde politik tutsaklara verilmemiştir. Peki, verilmeyen balonlar ne olmuştur. Neden bize iade edilmemektedir. Bu konuda cezaevinden gelen mektuplar ayrıntılı bilgi vermektedir. Birkaç örnek daha vereyim:

Metin Atmış. F tipi cezaevi. 05.02.2010 Gümüşhane: “Sevgili Öykü arkadaş. 15 Ocakta Muş’tan Erzurum’a (sürgün) sevk edildim. Bana gönderdiğin mektuba Muş cezaevi idaresi el koydu. Ben geçen hafta sonu sana bir koli yolladım. Umarım beğenirsin.”

Kamil Turanlıoğlu− Serkan kaya. F tipi cezaevi. 15.02.2010. Sincan− Ankara: “sevgili Öykücan, mektubuna geç cevap vermek zorunda kaldık. Nedeni ise bizlere verilen ‘Gereksiz yere türkü söylemekten’ dolayı mektup cezasıydı.

Dilek Öz. E tipi cezaevi. 17.02.2010. Burdur: “Balonlardan bahsetmişsin. Mecazen değil galiba. Ama zarfın içinden böyle bir şey çıkmadı. Haberin olsun.”

İsmet Ayaz. E tipi cezaevi. 18.02.2010. Adıyaman: “Yeşil renkteki balon ulaştı bizlere. Önce şişirmeyle uğraştık. Kaç arkadaş başarısız oldu. Dedim ya yıllar oldu. En son Nevzat amcan –en genç olanımız o- kocaman balonu şişirmeyi başardı. Görecektin ne komiklikler çıktı ortaya. Kocaman amcalar balonun peşinde bir o yana bir bu yana sıçrayıp, zıpladılar. Onları öyle görünce aynı duyguları yaşadım… Sürprizlerin için tekrardan teşekkür ediyorum.”

Resul Baltacı. 19.02.2010. E tipi cezaevi. Siirt: “Ha bu arada, bana gönderdiğin renkli balonları bana vermediler. ‘Yasak’ dediler. Bu mekanlarda her şey yasaklarla örülüdür.”

Sami Özbil. F tipi cezaevi. 20.02.2010. Kocaeli: “Balon çıkmış zarftan Öykü’cüğüm, ama vermediler bana. Teşekkür ederim, hem tatlı hem çok incesin.”

A.Vahap Narin. F tipi cezaevi. 22.02.2010. Buca / İzmir: “Sevgili Öykü. (…) Balon için teşekkür ederim ama içeriye verilmiyor. Haberin olsun diye söylüyorum…”

Kasım Karataş. H tipi cezaevi. 22.02.2010. Gaziantep: “Sevgili Öykü’cüğüm, merhaba. Göndermiş olduğun takvim, kartpostal ve en son da mektubu aldım. Tabi ki kırmızı balonu da…“
Ayhan Kavak. 22.02.2010. E tipi cezaevi. Siirt: “Bu arada maalesef mektup içerisinde göndermiş olduğun renkli balonu göremedim. Ola ki siyah renk olmadığından ‘yasak’ diye el koydular. Yoksa değerli arkadaşımın balonuyla bir güzel oynayıp eğlenirdik…”

Hasan Gülbahar ve İbrahim Şahin. 25.02.2010. F tipi cezaevi. İzmit / Kocaeli: “Sevgili Öykü. Gönderdiğin mektubu aldım. (…) Ancak balonu alamadım. Yani gelmiş ama içeriye vermediler. Nedenini ben de bilmiyorum, ama senin dediğin gibi balonlar güzel duyguların - sevinçlerin ve özgürlüğün sembolüdür. Ve sanırım bunlar tehlikeli şeyler. Yoksa bu kadar güzel bir balonu neden bana vermesinler ki.”

Abdullah Güven. M tipi cezaevi. 02.03.2010. Bingöl: “Sevgili Öykü, Mektubunla bir tane balon yollamışsın. Sağ olasın. Kimimiz on, kimimiz yirmi yıldır balonları elimize alıp oynamamışız. Ondandır ki balonu görür görmez havalandırmaya koşup oynadık. Aynı çocuklar gibi sevindik. Sonra patlamasın diye sakladım. Çünkü duvarların üzerinde jiletli teller ve çiviler var…”

Hüseyin Uzundağ. F tipi cezaevi. 06.03. 2010. Tekirdağ. “Merhaba Öykü. Bana gönderdiğin balonu alamadım, göremedim. Neden dersen yasak ve tehlikeli görülüyor böyle şeyler de ondan sanırım. (…) Kullanmam için iki boş kartpostal yollamışsın ama kullanamayacağım. Çünkü mektup okuma komisyonu ikisinde de görüldü damgası vurarak kullanmamı imkansız hale getirmişler. (…)”

Hakime Çam. E tipi kapalı cezaevi. 08.03. 2010. Siirt. “Merhaba Öykücan. (…) Canım senin yolladığın balonu güvenlik tedbirinden dolayı vermediler. Artık bu ne biçim tehlikeli balondur bilmiyorum. ..(…) Bazı cezaevlerine bırak kırmızı boyanın girmesini bir bitki parçasına bile izin verilmiyor. (…) Yanımda kuruttuğum bir papatya çiçeğini yazdığım mektuba koydum. (…) Oradaki cezaevi sorumluları papatyayı alıp sadece mektubu veriyorlar. (…) Arkadaş mektup Okuma Komisyonuna soruyor. (…) komisyon da ‘Evet biz aldık. Güvenlik gerekçesi ile veremiyoruz’ diyor.”

Basına ve kamuoyuna

Balonun ne önemi var diyeceksiniz? Bir balonun sevincini bile çok gören cezaevi yönetimi, bu tutsaklara kim bilir başka ne zulümler uygulamaktadır. Balonları vermeyip, devlet kasasına saklayarak yasalara uyduğunu söyleyen cezaevi yönetimlerine, ‘Neden diğer cezaevlerinde balonlar sakıncasız bulunup tutsaklara verilirken, siz vermiyorsunuz diye sorma hakkımız var. Küçük bir kız çocuğunun ve sosyal hayata kazandırılacakları söylenen tutuklu ve hükümlülerin moral değerleri böyle mi ayakta tutulacaktır.

Devletten balonlarımızı geri istiyoruz. Görülmüştür mührüyle gelen (ekte sunduğumuz) mektuplar açıklamalarımıza kanıttır. Bu konuda basını ve kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz. Eğer kızımız Öykü’nün mapus amca ve teyzelerine yolladığı balonlar sahiplerine verilmez ya da bize iade edilmezse, Nazım Hikmet’in bir şiirini uyarlayıp imza kampanyasına başlayacağız:

Teyze amca bir imza ver/ Mapuslar eziyet çekmesin/ Üç adım volta/ Üç cümle sohbet/

Bir avuç gökyüzü/ Mapus amacalara teyzelere çok görülmesin/ Onlar da balonla oynayabilsin…”
------------
Not: Politik tutsaklardan gelen mektupların bir bölümüne http://www.adilokay.com/ sitesinden de ulaşabilirsiniz.


Hiç yorum yok: