8 Ocak 2010 Cuma

Bir kitap bin tanık: 12 Eylül ve Filistin Günlüğü hakkında


Cemal Alkan

“Kitabın her bölümünde ayrı bir burukluk ve hüzün yaşadım. Filistin saflarında yıllarca mücadele verip, savaş sonrası ülke ve sınıf mücadelesi özlemiyle sınırdan kaçak girerken yolunu şaşırıp donarak ölen Semih Özbay gibi. Bir de kitabın "Sön söz" bölümü bir sızı gibi oturdu içime…”

‘12 Eylül Ve Filistin Günlüğü’ adlı Kitabı okuyunca yer yer yüreğim burkuldu, hüzünlendim. O günlere, örgütlü mücadele yıllarına gittim. 25 yıl geriye, karanlık ve zor yıllar. Aranıyorsun, üç gün bir yerde, beş gün bir yerde barınmak, kalacak, barınacak bir yer bulamamak. Hapisler, sorgu, işkence ve sürgünler, daha iyi bir yaşam için, sınıfsız sömürüsüz bir dünya ve adaletli insanca bir yaşam için yola çıkan binlerce, yüz binlerce pırıl pırıl, dürüst, namuslu genç insan. Tek istekleri onurlu bir dünyada yaşamak.

12 Eylül faşist cuntasının zindanlarından kurtulup mazlum Filistin halkının mücadelesine omuz vermek için, sürgünlerde olup Ortadoğu'ya giden binlerce devrimciden biri. Lübnan'da Filistin kapılarında İsrail'e karşı savaşırken hayatını kaybeden Hüseyin Gökdemir ve daha adını dahi duymadığımız, bilmediğimiz onlarca yiğit devrimci insan.

Lübnan Reşadiye'de denizde boğulup ölen Kemal Ergin'in durumu insanın yüreğini burkmaz mı? 12 Eylül faşist cuntasının zulmünden kurtulup, Filistin halkının saflarında mücadele ederken denizin dalgalarına yenik düşmek!

Gülay Kerimoğlu'nun durumu ayrı bir hüzün, bir çığlık gibi insanın içine işliyor.1989 yılında Aydın cezaevinde eşimi ziyarete gittiğimde (Gül Alkan), Gülay Kerimoğlu ile tanışmıştım. Şimdi İstanbul'da yaşıyor. Yaşam mücadelesi veriyor demek daha doğru olur. Arka arkaya ameliyatlar geçirdi. Kanserle boğuşuyor.(…) Görüldüğü gibi, o yiğit, onurlu, güzel insanlar dün (bugün de öyle) 12 Eylül faşist cuntasının zindanlarında yiğitçe direnip onurlu bir insanlık mücadelesi verdiler, veriyorlar. Halen bugün de dışarıda hastalıklarla boğuşup yaşam mücadelesi veriyorlar.
12 Eylül ve Filistin Günlüğü'nü okuyorum, okumaya çalışıyorum. Zorlanıyorum, duygulanıyorum. Sanki bir sonbahar yolculuğuna çıkmışımda, ıssız bir ormanda, rutubetli bir havada sararıp dökülen yaprakların hışırtısı bir çığlık olup fırtınalar koparıyor içimde. Hüzünleniyorum iliklerime kadar. Biliyoruz ki yaşananları anlatmaya yetmez kitaplar. Onları anlatmaya yetmez hiçbir kitabın sayfaları.

Dövüşerek ölüme giden güneş yürekli toy filizler
Onlar ki zamansız ölenler
Ölüme inançları uğruna gülerek gidenler
Ve onların dostları
Mapuslar, sürgünler, yaralı döndüler
Dönenler aramıza
Onları kucaklamak, sıcak bir merhaba demek düşer payımıza
Gönderin dostları, buyursun gelinler aramıza
Başka çaresi yok
Biz dostlarımızı tuz gibi bastık yaramıza
Özgür bir dünya için dövüşenleri, gidenleri, kalanları dost bildik, aldık aramıza
Sardık onları yüreğimize anılarımıza!

Kitabın her bölümünde ayrı bir burukluk ve hüzün yaşadım. Filistin saflarında yıllarca mücadele verip, savaş sonrası ülke ve sınıf mücadelesi özlemiyle sınırdan kaçak girerken yolunu şaşırıp donarak ölen Semih Özbay gibi. Bir de kitabın "Sön söz" bölümü bir sızı gibi oturdu içime. Kitabın özeti de "Son söz" bölümünde haykırıyor yaşananları bütün çıplaklığıyla diye düşünüyorum. İnsanca bir yaşam kurmak için yola çıkanlara, bu yolda dövüşerek düşenlere, yüreği dalında olup da aramızda yaşayanlara ve bu tarihi bilgi ve belgeleri yazıp bizimle paylaşanlara selam olsun!

Selam olsun!!!
Eline ve yüreğine sağlık Adil Okay.

KÜNYE: 12 EYLÜL VE FİLİSTİN GÜNLÜĞÜ- GENİŞLETİLMİŞ İKİNCİ BASKI. ÜTOPYA YAYINEVİ. ANKARA. 2009.

http://www.adilokay.com/

Hiç yorum yok: