27 Mayıs 2009 Çarşamba

MİZAHLIK BİR ÖYKÜ GAZİANTEP



Hüseyin Habip Taşkın
habibtaskin@gmail.com


Mizahlık bir öykü Gaziantep’te yaşandı. Bazı insanlar alkol alınca kafası hafiften çakır olur ama sarı sendikalarla, işveren örgütleri halka içmeden kafayı buldurma tekniğini ilerletmişe benziyor dersek yanlış olmaz.

Türk-İş, Hak-İş ve Kamu-Sen’in TOBB, TİSK ve diğer patron örgütleriyle krize çare bulmak gerekçesiyle el ele verip başlattıkları ve TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu tarafından kamuoyuna duyurulan “Eve kapanma, pazara çık” kampanyası Gaziantepli işçileri kızdırdı.

Hiçbir emekçi işçi eve kapanmıyor. Ne yazık ki, sermaye çevreleri emekçi işçilerin ve yoksulların boğazını sıkmaya devam ederken, sarı sendikalarda onlara çanak tutarken, IMF’nin, ABD’nin ve AB’nin dayatmaları sonucunda iktidar partisi ya da koalisyon partileri ülkemizi karanlıklara doğru götürüyor.

Aldıkları ücretle ayaklarına çorap alacak durumlarının olmadığını belirten Gaziantepli işçiler “Daha fazla harcamamızı istiyorlarsa ücretlerimize zam yapsınlar” diyor. Aldıkları 500–550 lira ücretle eve ekmek götürmekte zorlanan işçiler “Kira, elektrik, su parasını çıkınca 200–250 TL kalıyor. Bununla nasıl pazara çıkacağız” diye soruyorlar.

Koltuklarında oturan ve halkın arasına karışmayanlar, kendilerini üst tabakadan gören zenginler, “burjuvalar” İşçilerin “proleterlerin” yoksul halkın halinden nasıl anlayacaklar. Yangın sermaye çevresinde değil, halkın can damarındadır. Ekonomik, kültürel ve sosyal yaşamları birer birer gasp edilmiş ve çıkan yasalar hep sermayeden yana çıkmıştır. Ülkemizde gerçek olarak işçi sınıfını temsil edebilecek bir sendikadan söz etmek yanlışlıklar içerir ve alınacak kararlarda hep yanlışlıklar üzerine kurulur gider.

Gaziantep’te Mezarlık Kavşağı’nda işe gitmek için servis beklerken görüştükleri işçilerle yapılan konuşmalarda; işten atılmasalar da krizin kendilerini etkilediğini ve geçinmekte zorlandıklarını söylediler. Asgari ücrete çalıştığını belirten Oktay Çelik kira, elektrik, su parasından sonra geriye kalan 230 lira ile pazara çıkmasının imkânsız olduğunu ifade etti. Ekmek parası bile bulamadıklarını anlatan Çelik “Ayağımıza ayakkabı, çorap alacak paramız bile yok” dedi. Altı ay önce işe başladığını, bu güne kadar sadece iki aylık ücret ödendiğini, fazla mesai ücretinin de verilmediğini belirten Veysel Avşar ise “Kira ve benzeri ev giderlerinden sonra bana 225 TL kalıyor. Aylardır evime bir kilo sebze alamıyorum. Kampanyayı başlatanlar 225 lira ile kendileri pazara çıkabiliyorlar mı acaba?” diye sordu.

“Eve kapanma, pazara çık” kampanyasını düzenleyenlerin karınları tok, sırtları kalın olduğu bellidir. Asgari ücretli kölelerin yaşamları her yönüyle zordur. Bu ülkenin birde işsizleri var. Gizli işsiz dediğimiz öğrencileri var. Belirli kesim saltanat içinde, evet onlar lüks mağazalardan alış veriş yapabiliyorlar. Restoranlarda yemek yiyebiliyorlar. Hafta sonu tatillerini istedikleri yerde geçirebiliyorlar. Aklınıza ne geliyorsa onlar her olanaktan faydalanabiliyorlar.

Milletvekillerimizin maaşlarına zam yapılacağı zaman, ayrıca diğer olanaklardan faydalanmak için vekillerimizin elleri canla başla havaya kalkar. Diğer yüzünde asgari ücretli kölelerin maaşlarına ya da emekliye, memura zam yapılacağı zaman vekillerimizin ellerinin kalkıp kalkmadığı belli olmadığından zam denilen varlık bir türlü yerini bulmaz. Yetkili ağızlar laf birliği etmişçesine; “elimizden gelen budur” demeye getirmektedirler. Bu anlamda yukarıdakilerle aşağıda yaşayanlar arasında büyükçe bir uçurumun olduğu hiç kimselerin gözünden kaçmıyor.

Ülkemizin genelinde ev kiraları birbirini tutmaz. Kimi yerlerde yaşam standartları daha yüksektir. Özünde asgari ücret kölelerinin aynı yaşamın çilelerini birlikte çektikleri bir gerçektir.

Kendi yaşadığım ilçede bildiğim tanıdığım birkaç kişi aileleriyle başka ilçelere göç ettiler ve acı olanda oralarda ev kiraları ile sebzelerin biraz daha düşük olmasıdır. Yaşadığım yerde ev kiralamak istiyorsanız 90- 100 metre kare olan evler 500- 550 arasındadır. Diyeceksiniz ki, asgari ücretli köleler burada nasıl yaşıyor? Babadan, anneden miras yoluyla kalma evler. Karı kocanın ve çocuklarının birlikte çalışmasıyla ödenen ev kirası ve geriye kalan para ile yaşamların sürdürülmesi… Anne, babanın desteğiyle bir ev alınması…

Gaziantepli işçilerle yapılan söyleyişe devam edelim; “Krizden dolayı ücretsiz izne çıkarıldık. Bu bizi ekonomik olarak 3–4 ay geriye götürdü. Kendilerinin söylediği gibi pazara çıkacak durumda değiliz. Eğer daha fazla harcamamızı istiyorlarsa ücretlerimize zam yapmaları gerekir” diyen Soner Koçuşağı şu anki ücretleriyle daha fazla harcama yapmanın mümkün olmadığını söyledi. Patronları krizi bahane ederek çalışan işçilerin ücretlerinden kesintiye gittiğini, ücretlerin düzenli ödenmediğini ifade eden Mehmet Emin Yalçınkaya da mecbur kalmazsa çarşıya çıkmadığını belirtti.

Mizahlık bir öyküde emekçi işçilerin anlatımları ile ülkemizin durumu hakkında bilgi vermektedir. Emekçilerin krizi olmadığı halde faturaların acı bilânçosu hep birlikte çekmekteyiz. Sermaye krizi bahane ederek, işten çıkartmaları hızlandırırken, emekçilerin gasp edilen hakları hepten yok edilmektedir. Örgütsüzlüğün vermiş olduğu dağınıklık sermaye cephesinin işine yaramaktadır. Böylelikle bizlerle kafa bulmaktadırlar. Onlar şunu çok iyi bilmektedirler. Asgari ücretle yaşanmaz. Gün onların günü çünkü biz hala tepkisiz kalmaya devam ediyoruz. Çıkan seslerimiz ise duyulmuyor. Fazla söze gerek var mı?

Hiç yorum yok: