14 Aralık 2009 Pazartesi

Yatacak yeriniz yok!



'İnsansız adalet olmaz,
Adaletsiz insan olur mu?
Olur, olmaz olur mu?
Ama, olmaz olsun'

Özdemir Asaf

2 yıl önce DTP'ye açılan kapatma davası konusunda, Anayasa Mahkemesi tarafından manidar bir zamanda inkar zihniyetinin sürdüğünü gösterir bir karar verildi.

Halkın partisini halka rağmen kapatmaya karar verebilen bu 11 kişilik mekanizmanın böyle bir yetkisi olabilmesini demokratik bulmaya imkan yok.

Ortalama aynı değer yargılarına sahip 11 kişi, gerçekte o partiyi kuran ve her çalışmasını her mitingini organize eden, evet katılan değil bizzat organize eden, partinin sahibi olan coşkulu ve kararlı milyonların fikrini hiç sormadı.

Anayasa mahkemesi aslında sadece bir halkın siyaset yapma hakkını elinde almaya matuf bir karara değil aynı zamanda o halkı yok sayan siyasi bir karara imza attı.

Sadece kayıtlı üyelerden oluşan bir siyasi parti değildi DTP. Diğer partilerden farklı olarak gerçekten kurucusu olan halkın siyasi görüşlerini doğrudan yaşama geçirebilmesi için her türlü demokratik mekanizmayı kurmuş bir siyasi partiydi. Gerek demokratik toplum kongresi gerekse kadın, gençlik, emek gibi kategorileri olan halk meclisleriyle bunu başarabiliyor, mahalledeki kadınlardan fabrikalardaki işçilere, öğretmenlerden çiftçilere, işsizlerden, öğrencilere hatta çocuklara kadar herkesin yönetim kademelerinde olduğu demokratik bir yönetişim biçimini yaşama geçirebiliyordu.

Seçmeni olan bir parti değildi DTP, bizzat seçmenin kendisiydi.

12 Eylül darbesinin başımıza musallat ettiği kurumlardan biri, Kürt halkını, kelimenin her iki anlamıyla da, hiç tanımayan ve tanımak da istemeyen 11 kişinin iradesine milyonların iradesini kurban etti.

Ama bunu sadece yargının talihsiz bir kararı olarak görmek mümkün değil.

Bunun mimarı aynı zamanda AKP hükümetidir. AKP 'açılım' adı altında çözüm arayışındaymış gibi yaparak aslında tasfiye siyasetini sürdürecek planları uygulamaya koydu.

30 yıllık savaş, 50 bin ölünün ardından hükümetçe kabul edilen, kabul edilmek zorunda kalınan tek şey 'Kürtler vardır' oldu. 'Vardırlar ama varlıklarını meclis de dahil hiçbir yerde göstermemelidirler'.

Hiç bir yasal değişiklik yapmadan, darbe anayasasını dahi yürürlükten kaldırmadan, Kürtlerin bir halk olarak siyaseten varlığını tanıyacak hiçbir adım atmadan açılım yaptığını iddia eden hükümet bu aymazlıktan nasıl bir sonuç bekliyor? Tek adım sayılabilecek Kürtçe TV dahi aslında Kürtlerin ana dillerinde yayın hakkını kısmen de olsa sağlama aracı değil, kah Türkçe bilmeyen Kürtlere Türkçeyi öğreten bir asimilasyon aracı, kah iktidar partisinin ve resmi ideolojinin propaganda aracı olarak kullanılıyor.

AKP'nin 'demokratikleşecektik ama ya ordu bırakmıyor ya yargı bırakmıyor' imalarına sıklıkla tanık olduk. Aslında demokratikleşmeye gönlü olmayan AKP'nin şimdiye kadar en çok arkasına saklandığı kurumlar ordu ve yargıdır.

Oh ne ala memleket! Sen iktidar partisi olarak demokrasi, barış ve bunun olmazsa olmaz koşulu olan Kürt sorununun barışçıl yollarla çözümü konusunda gerçek bir adım atmayacaksın, darbe anayasasını ve onun kurumlarını lağvetmeyeceksin, sonra da topu o kurumlara atacaksın.

Orduyu da yargıyı da demokrasiye da dokunulmaz haklara müdahaleden men edecek hukuksal önlemleri alabilecek bir pozisyonda olan iktidar partisi olarak sana kim inanır?

İktidara geldiklerinden bu yana sürekli bazı engeller nedeni ile demokratikleşememe söylemi tutturan bu yapı, samimi olmadığını her geçen gün gösteriyor. Kimse uyumuyor, hepimiz hükümet sözcüsünün DTP'nin kapatılması çağrısını duyduk. Anayasa mahkemesi de duydu. Bu çağrı daha önce oy birliği içinde olamayacakları bir konuda onları rahatlattı, gönül rahatlığı ve oy birliği ile bu kararı verebildiler. Dikkat edilirse iktidarı, hükümeti, ordusu, yargısı bir çok konuda sık sık ihtilafa düşmekle beraber, Kürt Halkının inkarı ve imhası konusunda sıkı sıkı kenetlenmekteler. Bakmayın siz AKP'nin bazı bakan ya da vekillerinden parti kapatmanın doğru olmadığına dair çıkan tek tük cılız seslere. AKP, kendi kapatma davasının ardından bırakın siyasi partileri kapatma iradesinin 11 kişide olduğu otoriter yapıyı sorgulamayı, kaldırmayı; parti kapatmayı zorlaştıracak yasal düzenlemeleri dahi yapmadı. Tıpkı demokrasilerde olmaması gereken diğer başka kurum ve yasaları değiştirmediği gibi.

Ne diyelim, rüzgar eken fırtına biçer.

AKP savaşın sürmesini istiyorsa korkarım ki bunu başardı. Ama bu savaşın en çok ona zarar vereceği aşikar. MHP ve CHP savaş baltaları ile beraber ırkçı söylemlerini de daha da parlatır, halkların birbirine düşmanlaşması projesi 'başarıyla' hayata geçirilir, savaş rantçıları 30 yıldır biriktirmeye doymadıkları ganimetlere yenilerini ekler. AKP, MHP ve CHP'nin kötü bir kopyası olarak tarihe gömülür gider.

Kürt halkı ise siyasi temsilcilerini içinden taşımaya, temsilciyi halk halkı temsilci yapmayı ustalıkla başardıkları mekanizmaları yeniden üretmeye, yaşatmaya devam eder.

Ne psikolojik harpler, ne katliamlar, ne zindanlar görmüş bir halk olarak barışın dilini bir gün mutlaka herkese öğretir.

Gerçek barış, gerçek demokratikleşme, hadi açılım diyelim, işte o zaman yaşam bulur.

Bu gün yasakladıklarınız ise bu sonucun haklı gururunu taşırlar.

AKP mi? Ne demişler, Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz!

-------------------
http://www.gunlukgazetesi.com/haber.asp?haberid=84585


Yazıyı gönderen:
Yaman Yıldız ( yamanyildiz@gmail.com )

Hiç yorum yok: