28 Ekim 2009 Çarşamba

SINIRIMIZDAKİ SURİYE’Lİ KÜRTLER


Hüseyin Habip Taşkın
habibtaskin@gmail.com

Konumuz ve gündemimiz Kürtler! Bugünlerde Kürt açılımına karşı çıkan ve çıkmayan insan toplulukları tarafından tartışılmaya devam ediliyor. Bu iki farklı bakış açısında farklı düşüncelerle yaklaşan insan toplulukları da düşüncelerini söylüyor ya da kâğıda döküyor.
Artık dört devlette bulunan Kürt halkının varlığı inkâr edilemez, üstü kapatılamaz olduğundan, tartışmalar hız kazandı. Yıllardır dört devlet milliyetçi tutumlarından dolayı benim devletimde tek dil konuşulur ve başka halklar yoktur diyerek bugünlere gelindi. Devleti yönetenler bir baktı ki, insan yığınları kendilerini sorgulamaya başladı! İnsanlar tek dil değil birçok dilin kendi ülke topraklarında var olduklarını gördüklerinde, daralan alanlarını konuşur hale geldiler. “Bu halklar neyin nesidir?” “Uzaydan ya da başka gezegenden gelmediklerine göre” diye ve benzeri fikirler düşüncelerinde yer etti.

Dört devletten biri olan Suriye’deki Kürt halkından söz edelim! Suriye topraklarında bir milyon yedi yüz bin Kürt halkının yaşadığı tahmin ediliyor. Kuzeyde yaşayan Kürtlerin tahmini 450 bini pek çok haktan faydalanamadığı gibi Suriye devleti Kürt halkının varlığını yıllardır inkâr ediyor. Mülk edinemeyen, kamu kurumlarında çalıştırılmayan, evlilik cüzdanı alamayan, hatta kendi ülke sınırları içerisinde Kürtleri sürgün hayatı yaşatan, vatandaşlık haklarından mahrum bıraktırılmaları ve benzeri haklarda hep geri plana itilen Kürtler, Suriye rejimine karşı çıkıyor ve çıkmakta da haklılar.

Suriye’de Kürtleri Araplaştırma adına okullarda Arapça ders gösterilmektedir. Irkçılık ne yazık ki bu ülkede de kol geziyor. Bir halkın dili bile burada yasak! Yıllardır Kürtleri, Araplaştırma gayretleri içerisinde olan Suriye devleti, şunu görmektedir! Kürtler kendi dilini ve kültürünü korumakta olduğunu ve dipten gelen dalgayla yarınlarda karşılarına bir güç olarak çıkacaklarını bildikleri için Suriye devleti şunu düşünmektedir? “Nasıl bir manevra yaparım ki, Kürtleri dizginlerim! Sistemimi devam ettirebilirim!”

Bir halkın varlığını ya da hangi ülkede nerede olursa olsun, inkâr etmek insanlık adına bir utançtır. O halk, ırkçı ve kafatasçı baskılara hedef oluyorsa aşağılık ve iğrençlikten başka bir şey değildir. Biz insanların dünyaya gelmesinde ve hangi milliyetten olma hakkına sahip değilsek de, Çinli, Koreli, Amerikalı, Romanyalı ve diğer halklardan olsak bile hepimiz insanız. Birbirimize saygı ve sevgi duymak zorundayız. Birbirimizle dayanışma yapmak zorundayız. İnsanlık bunu gerektirmektedir.

Suriye halkına elbette karşı değiliz. Ama sistemine, işleyişine elbette karşıyız. Bunun altını çizmek zorundayız.

Orada yaşayan Kürtler herhangi bir mülk edinememektedir. Edinenler zorunlu olarak tanıdığı, güvendiği bir Arap asıllı kişinin üzerine işlemlerini yapmaktadır. Her devlet faşist uygulamalarında bir suçlu aramaktadır. Suriye devletinin suçlusu da Kürtlerdir.
Oradaki Kürtler oy hakkına sahip değillerdir. Belirli bir Kürt topluluğu kimliksiz yaşamaktadır. Bazıları kimlik alsa da özel damgalı olduğu için ayrıma uğramaktadır. Türkiye’den Suriye’ye göç etmiş vatandaşlar, özel bir tecritle baş başa kalırken, ellerinde devletin herhangi bir belgesi bulunmamaktadır.

Kürtlerin dertleri almış başını gelişi güzel bilinmez bir diyara doğru yol almaktadır. Sağlık sorununda büyük sıkıntı yaşanmaktadır. Evlilik cüzdanı ile pasaport almakta yasaklılar hanesindedir. Orada yeni doğan çocukların bile sosyal haklardan faydalanamadığı ve o çocuklarda büyükleri gibi tecrit edilmiş durumdadır. Böylelikle en zor koşullarda yaşayan Kürtler Suriye’dedir.

1962 nüfus sayımında, dönemin Devlet Başkanı Nazım Kudsi, Arap milliyetçiliğine soyunduğundan, 120 bin Kürdü vatandaşlıktan çıkardı. Bu kişilerin Türkiye’den geldiğini iddia etti. Fransız arşivlerinde; “1930’larda Türkiye’den Suriye’ye göç eden Kürt sayısı 22 bin’”dir.

Her devlet işine geldiğince insan haklarından söz eder. Devletlerin işleyiş mekanizmalarına bakıp değerlendirme yapmak doğru olur. Dünyada birçok ülke ırkçılık ve kafatasçılık yapısıyla diğer halkları ezmeye çalışmaktadır. Bunun adına demokrasi diyorlar! Ya sizler ne diyorsunuz?

Başer Esad iki yıl önce ikinci kez devlet başkanı seçildiğinde meclis önünde yaptığı yemin töreninde ülkesindeki Kürt sorununu çözeceğini söylemişti. Kürtlere vatandaşlık hakkı verilmesi konusunda somut adımlar atarak Avrupa Birliği’ne kendini gösterecekken, Kürtlerin nüfus sayımı yapıldı. Fakat geri kalan adımlar atılmadı.

Kürt sorunu dört devlette çözüm bekliyor. Bu adımlar ABD’nin ve Avrupa Birliği’nin isteğiyle değil, halkların birliğinden geçmelidir. Her halkın kendisini özgürce ifade etme hakkı olmalıdır. Baskıyla, terörle hiçbir halk sindirilemez. Gün gelir o halk isyan ateşini sönmemecesine kendi eleriyle yakar.
--------
NEWROZ HAFTALIK SİYASİ YORUM GAZETESİ

Hiç yorum yok: