10 Şubat 2010 Çarşamba

PATRONLARIN ’UCUZ İŞGÜCÜ’ KEYFİ


"Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde kriz bahane edilerek yaklaşık 25 bin işçi işsiz kaldı. İşten atılmayanların yevmiyeleri ise 60 liradan 25 liraya düşürüldü. Pek çok işyeri işçilerin ücretlerini ya geç ödüyor ya da hiç vermiyor."

Hüseyin Habip Taşkın
habibtaskin@gmail.com

Kriz bahanesiyle birçok emekçi işçi işinden atıldı. Patronlara göre “kriz var”, ama nedense sermayenin üretim yapmaya devam ettiğini görmekteyiz. Ucuz işgücü uygulaması her işyerinde seyrini göstermektedir. Bu nedenle eziyeti emekçi ve yoksul kesimler çekmektedir. Sömürü alabildiğine yoğun baskı altında yapılmakta, emekçi yığınlar bunu derinden hissedilmektedir. Hani kriz var deniliyor ya, emekçileri kapı dışarı etmek patronlar açısından hiç de zor değildir!

Tuzla Tersanelerinde emekçilerin sorunları şuanda bile çözüm beklemektedir. Oysa patronların ekonomik kriz bahanesiyle işçileri kapı dışarı ederek çözümü bulduklarını görmekteyiz. Yasaların patrondan yana ağır bastığını görmekteyiz.

Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde kriz bahane edilerek yaklaşık 25 bin işçi işsiz kaldı. İşten atılmayanların yevmiyeleri ise 60 liradan 25 liraya düşürüldü. Pek çok işyeri işçilerin ücretlerini ya geç ödüyor ya da hiç vermiyor.

25 bin kişinin işsiz kaldığı demek, ülkenin ekonomik, kültürel ve sosyal yaşantısının çöktüğü anlamını taşımaktadır. Atılanların hepsini evli olarak kabül edersek 50 bin kişi, çocuklarını 1 olarak kabül edersek, 75 bin kişi işsiz demektir. Yani açlıkla baş başa kaldılar demektir. İşten atılmayanların yevmiyeleri ise 60 liradan 25 liraya düşürüldü. Pek çok işyeri işçilerin ücretlerini ya geç ödüyor ya da hiç vermiyor. Ne ala memleket her avantaj patrondan yana esmektedir. Geçmişteki kazanılmış bazı haklar zaman içinde ardı ardına göz göre göre gasp ediliyor.
İş güvenliği önlemleri de rafa kaldırıldığı için iş kazaları da arttı. 2009 yılında 15 işçi yaşamını yitirdi. Daha öncede iş kazasında birçok emekçi yaşamını yitirmişti.
AKP, işçileri “istersen çalış, istemezsen çalış mama”ya zorluyor. İşsiz kalmamaktansa boğaz tokluğuna çalışırım diyen emekçi işçi yığınları artmaya devam ediyor. Mecburen çalışmak zorunda olduklarını söyleyen işçiler, aylardır faturalarını ve kiralarını ödeyemediklerini söylüyorlar.

Ortaya çıkan sonuçta 12 Eylül 1980 Askeri Faşist Darbesinin, emek cephesinde örgütlülüğü, işçilerin birliğini dağıttığını görmekteyiz. Aradan geçen yıllar içinde darbesinin ortadan kalkmadığını ve onun anayasasıyla yoluna devam edildiğini görmekteyiz. Emek cephesinde tırpanlanan haklar için emekçi işçilerin örgütsel birliği sağlayamadığını da görmekteyiz. Karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: A işyerinin hak arama mücadelesinde sınıf dayanışması olmadığı gibi, destek olayı sadece yazılarda kaldığını görmekteyiz. Oysa sınıf mücadelesine tüm emekçi kesimlerin destek vermesi gerekmektedir. Daha doğrusu emekçi kesimlerin kendisine güveni gelmeli. Benim yerim neresi ve kurtuluşum nasıl olmalıdır? diye düşünmelidir.

Seçimlerde verilen vaatleri hatırlatan işçiler, bunların tümünün yalan çıktığını dile getirdiler. Hangi partiye oy verirlerse versinler tüm işçilerin kriz döneminde aynı sıkıntıları yaşadıklarını anlatan tersane işçileri, “Biz bunları yaşarken nedense hiçbir tersane patron iflas etmedi. Hatta hiçbiri kârlarından bile feragat etmedi” dediler.

Seçimler olduğunda düzen partileri işçi dostu, hatta vatandaş dostu kesilirler. Oysa başa gelen her iktidar sermaye dostudur. Bundandır ki, Tuzla Tersaneleri’nde emekçilerin sorunları çözüm beklerken, her nedense tersane patronları dört köşe olmuşlardır. Nedenlerini hiç düşündünüz mü? Kriz var deniliyor, ama bu kriz hep yoksul emekçileri vuruyor. Tekelci sermaye hiçbir kriz döneminde etkilenmemiştir. Aksine işleyişini ustaca sürdürmüştür.
İşçiler faturalarını ve ev kiralarını ödeyemediklerini söylüyorlar. Çünkü ucuz işgücü Tuzla Tersaneleri’ndeki emekçileri bile sarmıştır. Aldığı ücret belli olduğuna göre, bu paranın büyük kısmı ev kirasına, elektriğine, suyuna, yol parasına, öğlen yemeğine ve benzeri yerlere gitmektedir. Sonuç itibarıyla Tuzla Tersaneleri’ndeki emekçiler “çıplak vatandaş” olarak ortada kalmaktadırlar. Alın size ülkemizden insan manzaraları!..

Aylardır işsiz olan Cem Yıldız, hükümetin IMF’nin güdümünde olduğunu ve ona hizmet ettiğini söyledi. “IMF ne isterse hükümet onu hayata geçiriyor” diyen Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü: “İşçilerin işsiz kalmasının, aç kalmasının tek nedeni hükümetin patronların çıkarına hizmet eden uygulamalarıdır. İşçiler ve emekçiler mutlaka bir sendika veya tek bir parti altında birleşerek mücadeleyi geliştirmeli ve büyütmelidir.”

Esenyalı Mahallesi’nde esnaflık yapan Kamil Kökkaya, “İşçiler aldıkları ekmeği bile her gün yazdırıyorlar. Çalıştıkları halde patronlar ücretlerini ödemiyor. Bir de aylardır işsiz kalan işçi arkadaşlar var. Biz esnaflar en az işçiler kadar zor durumdayız. Artık ne vergi ne de kiralarımızı ödeyemez olduk” diye konuştu.

Bu günlere kadar “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığıyla gelinildi. Oysa o yılan herkesi ısırmış durumda ve onun için uyuşuk bir toplum olmuşuz. Uyuşukluğu atmanın zamanı çoktan geldi de geçiyor. Kurtuluşumuz birdir. Ne kadar çabuk kol kola girip örgütlü bir yapı sağlarsak, emekçiler olarak söz sahibi bizler oluruz. Yoksa patronlar üzerimizden silindir gibi kendi alet ve gereçleriyle geçmeye devam edecek. Altta sesimiz bile hiç duyulmayacak, acı olanı da budur…

---------------
NEWROZ HAFTALIK SİYASİ YORUM GAZETESİ

Hiç yorum yok: