1 Haziran 2009 Pazartesi

Geçmişin Gölgeleri


Mehmet Çolak

”Hasan Bildirici'nin Geçmişin Gölgeleri adlı romanı, insanı sürekli merakta bırakan, hayal dünyasını aşan ve tahmin edilemeyen noktalara götüren olağanüstü bir yapıt… Bu romanı okumazsanız çok şey kaçıracaksınız…”


Dün akşam msn üzeri bir arkadaşla yazışırken bir ara bana hayırdır misafirin kim demişti. Ben olayı tam kavramamıştım, sonra ölümden falan bahsetti. Meğerse nickimde yazılı olan ölümle ilgili bir söze gönderme yapıyormuş. Tabi ölümden bahsedince ben inanılmaz bir ürperti hissettim bedenimde. O kadar ürperdim ki, msnden yazan arkadaşımı bir an Bayan Christina ya da internet mafyası Kader zannettim. Ürpermem ondandı. Şimdi diyeceksiniz ki bayan Christina ve Kader kim oluyor? Bunlar Hasan Bildirici'nin "Geçmişin Gölgeleri" adlı kitabında sık sık geçen iki roman karakteri. Kitabın baş karakterlerinden Ahmet Zana'nın bilgisayarına sürekli garip mesajlar geliyor. Kendimi o kadar kaptırmışım ki, bir an Ahmet Zana olmuşum.

Kitabın ilk duyurusunu duyduğumda hemen sipariş ettim. Doğrusu kaygılarım da yok değildi. Hasan Bildirici kitabını tanıtırken, (bu arada kısa bir parantez. Kendi kitabının reklamını yapan, okuyucuya gönderen, basımında sıkıntı yaşayan bir yazarı da ilk defa görüyorum. Nedenini düşündüm, iki ihtimal geldi aklıma! Birincisi nobel alamamış olmasına yordum. İkincisini de Kürt olmasına. Nobel almış olsaydı heralde kitap basımında zorluk çekmeyi bir yana bırakalım, bütün büyük yayınevleri telif hakkını almak için sıraya girerdi. Kürt olması da ezilen bir ulusun yazarı olması dolayısıyladır. Yaralı ve parçalanmış bir coğrafyanın yazarı da maalesef yaralıdır. Herşey bir yana, söz Hasan Bildirici'den açılınca ‚ya bırak onu‘ diyen ‚yurtseveler‘ imizin sayısı hiçte az değil… Bunu diyen ‚yurtseverlerimiz‘ e doğrusu ‚madam o gereksiz sen gerekli birşey yaz diyemiyorsun. Aslında diyorsun da pek etkisi olmuyor. Burda Bildirici'nin yazarlığı tartışılmıyor. Bir tek Kürtlerde böyle bir tarz gördüm. Zira sayın Bildirici başka bir ırka ait olsaydı (herhangi bir ulusta olabilir) eminim ki konumu çok dafa farklı olurdu. Konu bu olmadığı için kısaca geçiyorum…) Bayan Maria diye birinden ve Ahmet Zana adlı bir sürgünde yaşayan bir Kürtten sözediyordu. Ne alaka dedim içimden. Dönüşü olmayan Yol nerde Bayan Maria nerde…

Neyse kitabı en kısa zamanda sipariş ettim, okumaya başladım. Sabah işe gitmem gerekiyordu, o yüzden okumaya başlayıp başlamama arasında gidip geldim. Bildirici'nin kitabını okuyanlar bu gel gitlerime anlam verebilirler. Bildirici'nin deyim yerindeyse çok ‚saldırgan‘ bir tutumu var! Kitabı okurken ‚madem başladın bitirmeden bırakamazsın‘ der gibidir kitap. Uykusuz da kalmış olsam kitabın yaprakları nerde başladı, nasıl bitti bilmiyorum. Kitabı kapattıktan sonra titrediğimi hatırlıyorum…

Geçmişin Gölgeleri, 16 yıl cezaevinde yattıktan sonra İsviçreye iltica eden Ahmet Zana’nın bunalımlarını, açmazlarını ve içsel dünyasını anlatıyor. Bayan Maria ile olan tuhaf ve gizemli ilişkisini kitabın hemen her sayfasında bulmanız mümkün. İnsanı sürekli merakta bırakan, hayal dünyasını aşan ve tahmin edilemeyen noktalara götüren olağanüstü bir yapıt…

Kitabı her ‚sürgün‘ mutlaka okumalı. Her sürgünden bir parça var kitapta. Bayan Maria'nın sürekli geçmişine dönmeis... Yani bir dönem Albert adlı Yahudi bir gençle yaşadığı fırtınalı aşk ve sonrasında onu yitirmesi… 55 yıl boyunca bıkmadan, üşenmeden mezarına gitmesi. Dile kolay tam 55 yıl… Ahmet Zana'nın korkuları, ülkedeyken işkencecilere amansız direnen bir yoldaşını kansere kurban vermesi, bir arkadaşınında intiharı, diğer yandan aşk karşısındaki çaresizliği, ikilemleri…. sanal dünyanın sahtekarlıkları vb. şeylerle içiçe geçen sürükleyici bir roman…

Okumazsanız, çok şey kaçıracaksınız…

Yüreğine ve kalemine sağlık sayın Bildirici….

------------
Kurdistan-Post

Hiç yorum yok: