17 Aralık 2009 Perşembe

TARİHİN SAYFASINDAN İNCİLER


Hüseyin Habip Taşkın
habibtaskin@gmail.com

Her devletin kendi politikası vardır. Bazı devletlerin öyle insanları vardır ki, yaşlansalar da kamuoyunda yerini hep korur. Devletin mekanizmasıymışçasına demeçler verir, yorumlar yapar.

Bizim ülkemizin de eskimeyen, unutulmayan simaları vardır. Kimileri toprak olsalar da tarihteki yapmış oldukları olaylarla gündemdeki yerini ara sıra korumaktadır.

Ülkemizde gündem borsanın, dövizin inişi ve çıkışı gibidir. Her gün yeni gündemler piyasaya sürülür. İlgisini çekenler bu gündemi tartışır ya da yorumda bulunur. 2009 yılı Ergenekon olaylarıyla devam ederken, JİTEM’in geçmiş yıllarda Kürt vatandaşlarının ağırlıklı oldukları yerlerde yapmış oldukları insanları kaçırma ve imha etme olaylarının sonucunda yine o bölgelerde kazı çalışmalarının devam etmesi sürerken, gündemimize “devlet adam öldürür mü?” Tartışması yankısını bulurken, bir zamanlar Başbakanlık ve Cumhur Başkanlığı yapmış olan Süleyman Demirel gündemdeki sıralamada yerini korumaktadır.

Ülkemizde özellikle devrimcilere, sosyalistlere karşı devletin acımasızlığı geçmiş yıllarda katmerli olsa da, günümüzde de yerini korumaktadır. Özelliklede sosyalist basına karşı yeri geldi mi devletin acımasızlığı gözlenmektedir. Hak aramalarda sokağa çıkan sendikacılar, sosyalist ve duyarlı kesime karşı polisin, yeri geldi mi orantısız güç dedikleri uygulamaları harfiyen uygulamaktadır. Bunun adına devleti yönetenler hep “bireysel” olarak adlandırmışlardır.

Süleyman Demirel geçmişte birçok çıkışlar yapmıştı. Günümüzde de “devlet adam öldürür mü?” Sorusuna vermiş olduğu yanıt tam anlamıyla insanların tüylerini diken diken etmektedir. Gazetecilere konuşan Demirel "Ne diyecektim? 'Devlet, adam öldürür mü?' diyecektim. Bugün de devletin öldürdüğü ispatlanmış değil. Devlet, devlet politikası olarak adam öldürür, diğeri cinayettir" dedi.

Yılların tozlu sayfalarında “Bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz” diyen Demirel, “Dün dündür bugün bugündür” felsefesinden vazgeçmedi. Söylemleriyle olanları gayet normalmişçesine göstermektedir.

Şemdinli'ye bağlı Derecik beldesi Ormancık köyünden alınan 12 köy korucusunun 1994’te öldürülüp tabura gömüldüğü yönündeki iddiaları gündeme getiren CHP eski Hakkâri Milletvekili Esat Canan'a "Devlet adam öldürmez" yanıtını veren eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, önceki gün kendi sözlerini söylerken devletin yeri geldi mi kim olursa olsun sorgusuzca öldürür demeye getirdi.

Devlet dediğin dili, kültürü farklı olan insanların yaşam haklarını korumakla sorumludur. Öldürmek ve işkence etmekle değildir.

Mısır'ın Ankara Büyükelçisi Alaa El Hadidi'nın Mısır'ın milli günü dolayısıyla büyükelçilikte verdiği resepsiyon da konuşan Süleyman Demirel, "Kenan Evren yargılansın mı?" sorusuna, "12 Eylül'ün muhatabı benim, darbecilere yüzde 92 oy veren bu halk değil mi?' diye yanıt verirken, devlet politikası olarak adam öldürülebileceğini ve bunun cinayet olmadığını söylemişti.

Şöyle bir gerilere gidelim! 12 Eylül 1980’den sonra ki yıllarda askeri faşist darbesinin güdümünde demokrasiye geçiş aşaması adı altında partiler kuruldu. Milletvekili olacakları o günün MGK’sını temsil eden darbeciler şu şahıs olamaz, bu şahıs olur diye müdahale etmişlerdi. Türkeş, Demirel, Erbakan ve Demirel başta yasaklılar listesindeydi. Sonradan affedilerek mecliste yerlerini aldıklarında ve öncesinde Süleyman Demirel’in 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesiyle ilgili vermiş olduğu demeçleri, gazetecilerle yapmış olduğu röportajlarda; “darbecilerden” hesap sorulacağı yönündeydi. Geçmiş günler olur ki, ne o nede bir başkası hesap sordu. Onlar Başbakan, Cumhurbaşkanı, milletvekili oldular. Aynı yolun yolcuları bildiklerini savundular. Hesap yerine 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesini yapanlara sahip çıkılmış oldular.

CHP’nin genel başkanı Deniz Baykal’da bir ara parlıyı verdi. “Darbecilerden hesap soracağız” diye. Deniz birden durulu verdi. Neyse biz konumuza dönelim!
Süleyman Demirel bu ülkede başbakanlık yaptı. Ayrıca I.Milliyetçi Cephe (MC.) Hükümeti (Mart 1975-Mayıs 1977) ve II. MC Hükümeti (Ağustos 1977-Aralık 1977) yer aldı.12 Nisan 1975 günü Demirel başkanlığındaki AP – MSP – CGP – MHP – Bağımsızlardan oluşan 1. MC hükümeti kuruldu.

Süleyman Demirel Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamının oylanmasında onay veren ve partisinin tam kadro katılmasını sağlamıştı.
Bilim insanları, yazarlar katledilirken, devrimciler kurşunlanırken, ülkücülere sahip çıkan Süleyman Demirel’dir. “Bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz” cümlesini söylerken onları bir anlamda korumaya çalışmıştı.

Ülkücülerin Komando eğitim yerleri ülkemizin belirli yerlerinde vardı. Bunları devletin üst kademesi bilmekteydi. Birçok insanın kanı aktıysa, onlara sahip çıkan ve koruyan kişilerde bu olaylardan sorumludur.

Bir devlet kendi ülkesinin sınırları içerisinde yaşayan halklara güvenemiyorsa, TİT, JİTEM ve bizlerin bilmediği bir takım vurucu timler kuruyorsa hepimizin daha çok düşünmesi gerekmektedir.

Süleyman Demirel Şubat 2000’de Batman Valilisi Şarman’nın usulsüz silah alımı için “devlet her zaman rutini takip etmek mecburiyetinde değildir” demişti. Bir bilen bu ülkede birçok olayı bilmektedir. Sahnede yerini korumaya devam etmektedir.

1996 yılında “devlet, mafya, milletvekili” üçgen ilişkisinde, Susurluk kazasından sonra Dönemin Başbakan yardımcısı Çiller katliam sanığı Abdullah Çatlı için “Devlet için kurşun atan da yiyende şereflidir” demişti. O yıllarda Kürt işadamı, aydını, yazarı, gazetecisi öldürüldü. Adına “faili meçhul” dediler. Aslında o adresler Çiller’i, Mehmet Ağar’ı ve diğer üst kademedeki şahısları gösteriyordu.

19 Aralık 2000 yılında “hayata dönüş operasyonu” ‘nda 32 devrimci tutsak devletin kararıyla öldürüldü. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyesi Ertosun; Karar salt benim kararım değildir. Hükümetin, MGK’nın kararıdır, öz olarak devletin kararıdır.

Ülkemizde olanları yazmakla bitiremeyiz. Bedeller, her zaman ezilen halklara çıkartılmaya çalışılmıştır. Oysa hepimiz insanız. Birlikte bu topraklar üzerinde birbirimizin canını acıtmadan, kanını akıtmadan, yaşamına son verdirmeden yaşayabiliriz. İnsanların birlikte yaşamasını, hareket etmesini, paylaşmasını, sevmesini birlikte başarabiliriz. Yeter ki biz isteyelim…

Hiç yorum yok: