12 Ağustos 2009 Çarşamba

Empati

“Dünyanın her yerinde ”ötekileştirme” kültürü egemendir. Egemen sınıfların yarattığı bu kültürü aşmanın yolu da empati ile olabilir. Sorunlar karşısında empati yaptığımız ölçüde sorunu algılama, analiz etme ve çözüm üretme olasılıkları da artacaktır...”

Salim Turgut
turgutsalim@hotmail.com

Empati, kendini karşındaki kişinin yerine koyup onun gibi düşünüp, onun gibi hissedip onun gibi yaşayabilmedir. Egemen kültür tarafından ötekileştirilenlerin yerinde hissedebilme, kendisini onun yerine koyabilme kültürüdür.

Ötekini anlayabilmek sorunların çözümünün de anahtarıdır. Kendimizi ötekinin yerine koyduğumuz ölçüde ötekini anlayabiliriz. Ötekini anlayabilmek, aynı zamanda bir demokrasi kültürüdür de.

Dünyanın her yerinde ”ötekileştirme” kültürü egemendir. Egemen sınıfların yarattığı bu kültürü aşmanın yolu da empati ile olabilir. Sorunlar karşısında empati yaptığımız ölçüde sorunu algılama, analiz etme ve çözüm üretme olasılıkları da artacaktır.

Güney Afrika’da Zenci, Amerika’da Kızılderili, İsrail’de Filistinli, Arap ülkelerinde Yahudi, İran’da Sünni, Arabistan’da Şii, Hiristiyan ülkeler de Müslüman, Müslüman ülkeler de Hiristiyan, dindar ülkelerde dinsiz, Bulgaristan’da Türk, Türkiye’de Kürt olabildiğimiz ölçüde ötekini anlayabiliriz. Aksi takdirde azınlıkların baskı gördüğü yerde çoğunluk kültürünün hegemonyasında yaşadığımız sürece ötekini anlama şansımızda olmayacaktır.

Ülkemizdeki sorunların temelinde de empati kültüründen yoksunluk yatmaktadır. Özgür olanın mahpusu, açın toku, zenginin fakiri, patronun işçiyi, güçlünün zayıfı, son model lüks bir arabaya binenin toplu taşımaya bineni, zengin bir muhitte oturanın varoşlarda oturanı, Milliyetçi Türk’ün Kürt’’ü, Kürt’ün ulusalcıyı, Sünni’nin Alevi’yi, Alevinin Sünni’yi, laik’in türbanlı’yı, dindarin ateist’i anlamadığı, onun gibi hissedip yaşamadığı sürece sorunlara çözüm getirme olasılığı da ortadan kalkıyor. Çünkü herkesin öncelikli sorunu ve sürece bakışı değişiyor.

Varoşlarda oturan biri başını sokacağı bir evin hayalini kurarken, zengin mahallesinde oturan biri ise yat kat ve son model araba ya da yurt dışı gezisinin düşünü kurmakla meşguldür. İnsan yaşadığı koşullara göre hayaller kurabiliyor.

Yaşanılan koşullar düşünce yapısının şekillenmesinde de belirgin bir rol üstleniyor. Dünyayı algılamak ve yorumlamakta çevre inisiyatifini koyuyor. Herkesin istem, talep ve ütopyaları da çevresel koşullara göre değişebiliyor. Yaşam koşulları hayalleri ve ütopyaları da ona göre kurgulatıyor. Empati kültürü de işte tam burada ortaya çıkıyor. Kendimizi ötekinin yerine koyabildiğimiz ölçüde karşıdakini anlama şansımızı artırıyor. Aksi takdirde herkes yaşadığı koşullara göre düşünmek ve düşlemekle kalacaktır. Ötekini anlayabilmek, ötekinin koşullarını ve istemlerini anlayabilmekten ve kendini ötekinin yerine koyabilmekten geçiyor. Kendini ötekinin yerine koyabilmek için de ötekinin koşullarını bilmek, onun gibi hissedebilmek gerekiyor. Ötekinin koşullarını bilip onu hissedip onu anlayabilmekte çözüme ilişkin adım anlamına geliyor.

Empati birçok sorunun çözümünün de anahtarı konumunda…

Türkiye’de Kürt, Kürt illerinde Türk; ırkçıların yanında Ermeni, Ermenilerin yanında Rum; askerin yanında gerilla, gerillanın yanında asker; şehit anasının yanında gerilla anası, gerilla anasının yanında asker anası; Misyonerlerin yanında Müslüman, Müslümanların yanında Hiristiyan; Sünni’nin yanında Alevi, Alevinin yanında Sünni; türbanlının yanında laik, laik’in yanında türbanlı; ateistin yanında dindar, dindarın yanında dinsiz olabilirsek, kendimizi ötekinin yerine koyabilirsek yani empati kültürünü geliştirebilirsek sorunlarında çözümüne büyük oranda katkı sunmuş oluruz.

Hiç yorum yok: