12 Haziran 2009 Cuma

HAPİSHANEDE KİTAP OKURKEN ÖLMEK



Mustafa Elveren – Em. Öğr.

mustafaelveren@gmail.com

“Her ölüm erken ölümdür.” Ancak, hapishanede, sürgünde ölmek, erken olduğu kadar da acıdır. Ölen kişi mücadele arkadaşınız, dostunuz veya bir yakınınız ise, bu acı daha da katlanarak büyüyor.

Mücadele arkadaşım, dostum ve meslektaşım olan Mehmet Artan’ı ne yazık ki, mahkemenin "örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla verdiği 10 aylık hapis cezası nedeniyle tutuklu bulunduğu Elazığ E Tipi Kapalı Cezaevi'nde kitap okuduğu bir sırada kalp krizi geçirdi ve hayata veda etti.

Sevgili Mehmet Artan ile birlikte Elazığ Eğitim Sen (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası) Şube teşkilatının kurucu üyeliği ve yönetim kurulunda görev yaptım. Çok iyi bir örgütlemeci olmasına rağmen, o basın-yayın sekreterliğini tercih etmişti.

O günleri unutmam hiç mümkün değildir. Cizre Newroz’unda onlarca Kürt insanı katledilmiş ve Sabah Gazetesi muhabiri İzzet Kezer de bu katliamda nasibini almıştı. O günkü olaylarla ilgili çekilen bir video kasetini ancak gizli seyredebiliyorduk.

O tarihlerde Elazığ Emniyetince göz altına alınan bir kişinin ifadeleri üzerine, kaset seyrettikleri gerekçesiyle Mehmet Artan, Ali Tarhan, Hasan Hoca ve eşi, Tüm Sağlık Sen Elazığ Şube Başkanı İbrahim, Meşhur Merkez Lokantası sahibi Ahmet ve birkaç arkadaşımız daha göz altına alınmıştı. Göz altındayken, Mehmet Hoca’nın Polis işkencesine nasıl direndiğini bana anlatmışlardı. Daha sonra tutuklanarak gönderildikleri Nevşehir Hapishanesinde kaldıkları süre içerisinde yaşadıklarını bizzat arkadaşlarımdan dinlemiştim. Bu dava sonucunda tüm arkadaşlarımız beraat ettiler ve görevlerine yeniden döndüler. Ancak, bu defa benim de içinde bulunduğum yaklaşık 40 kişi Elazığ’dan başka illere sürgün edildik.

Mehmet Hoca, Elazığ Karşıyaka Lisesi Almanca öğretmeni iken, 1993 yılında Yozgat'a sürgün edilmişti. Mehmet Hoca bu sürgünden sonra istifa etmek zorunda kaldı. Çeşitli yerlerde, hatta Diyarbakır yolu üzerindeki bir işletmede tavuk kesim işinde bile çalışmıştı.

İşte daha dün de Temel Demirer'e aynı gerekçeyle ve hem de ertelemesiz olarak çok ağır cezalar verildi. Sayın Demirer de inatla, “gerekirse cezaevinde yatarak, bedel ödemeye hazır olduğunu” söyledi.

Ödenen bunca bedellerden dolayı barış, özgürlük ve demokrasi mücadelesinde epeyce yol aldığımızı söyleyebilirim. Hiçbir baskı, tehdit hatta ölüm dahi bizi bu mücadelemizde alıkoyamayacaktır. İşte, Mehmet Artan, Temel Demirer ve onbinlerce kişi bu yolda bedel ödedi, ödemeye de devam ediyor.

Sen bedel ödemeseydin, ben ödemeseydim, o ödemeseydi, biz ödemeseydik Kürt Halkı beton mezarın altından çıkabilir miydi? Eğer bugün Kürtlere ve Alevilere bir adım yaklaşılıyorsa, ödenen bu bedellerin sonucunda elde edilen kazanımlardır. Çünkü, resmi ideoloji ne kürdün ve ne de alevinin kaşına-gözüne hayran olduğu için bu adımları atmıyor.

Mehmet Artan Hocam’dan çok şey öğrenmiştim. O bir nevi siyasi rehberimdi. Güle güle sevgili Hocam... Seni unutmayacağım.

---------------------
Web: http://www.gomanweb.com/

Hiç yorum yok: