25 Nisan 2010 Pazar

OĞLUNA GEMİCİK, ÖĞRETMENE İŞSİZLİK

Kadir Aydemir
kadirfen@hotmail.com

Bu slogan biz İşsiz ve Güvencesiz Eğitimciler Platformu üyelerinin eylemlerinde en sık attığı sloganların başında gelir. Hele de başbakan, biz işsiz öğretmenleri kastederek: “Devlet her üniversite mezununa iş bulmak zorunda mı?” diye olayı manipüle ettikten sonra…

Bizim bildiğimiz kadarıyla devlet gibi devletler planlama yaparlar ve her bölümden ihtiyacı kadar mezun verdirirler, bu mezunlara da iş sağlarlar. En azından sağlamaya çalışırlar.

Fakat buradaki asıl manipüle ise şudur: Evet, devletler ne kadar planlama yaparlarsa yapsınlar bazen ihtiyaç fazlası elemanları olur ve bu kesime kendi branşlarında iş bulamayabilirler. Ancak öğretmenlik konusu bizim ülkemizde bu sınıfa girmiyor. Çünkü ihtiyaç var; ama alım yok.

Alınan öğretmenlerin büyük bir kısmı ise “ücretli öğretmenlik” adı altında kölelik şartlarını da aratır bir istihdam şekliyle çalıştırılmaktadır. Daha doğrusu “resmi anlamda” bir istihdam şekli dahi değildir bu öğretmenlik “çeşidi”! Bilmeyenler için söyleyelim; son yıllarda uygulanan başlıca öğretmenlik çeşitleri şunlardır: Kadrolu, sözleşmeli, vekil, ücretli…

“ÜCRETLİ BAŞBAKAN İSTİYORUZ”

Yetkililerin söylediğine göre 60 bin civarında ücretli öğretmen varken, gerçek rakamlar en az bunun iki katıdır. Üstelik açıkta bekletilen 300 binin üzerinde öğretmen dururken bu ücretli öğretmenlerin önemli bir kısmı ise ne yazık ki öğretmen vasfında olmayan, hatta sadece lise mezunu kimselerdir. Buna rağmen utanmadan 40 bin öğretmen alımını müjdeymiş gibi verebiliyorlar. Üstelik bu 40 binin en az 15 bini ilk atama olmuyor. Sadece sözleşmeli öğretmenlikten kadroya kaydırma yapıyorlar. Ve yine utanmadan bunları da ilk atamaymış gibi gösteriyorlar.

Ücretli “öğretmenler”, öğretmen çeşitleri içerisinde en vahim durumda olanlardır. Ayda 400–600 TL ücret alırlar ve hiçbir güvenceleri yoktur. Ertesi gün işsiz kalabilirler. Ve bunlar devlet okullarında görev yapmaktadırlar. Yani bizzat başbakanın hükümetine bağlı Milli Eğitim Bakanlığı’nda! İşte, bu emek sömürüsü bizzat başbakanın sorumluluğundadır diyebiliriz rahatlıkla.

Fakat ne hikmetse, başbakan, özel sektördeki işverenleri kastederek, işyerlerinde yoğun bir emek sömürüsü yaptıklarını belirtiyor. Yine sanki bu iş yerlerini kendisi denetlemiyormuş, denetlemesi gerekmiyormuş gibi!

Evet, özel sektörde büyük bir emek sömürüsü var ve bunu kendisinin bildiğini söylüyor başbakan. Fakat işin tuhafı(!) kılını bile kıpırdatmıyor. Bu ne yaman çelişki bile demek geçmiyor içimden! Çünkü çelişkinin en büyüğü şu: Devlet bizzat kendi uygulamalarında, üstelik ‘anayasaya aykırı olarak’ emek sömürüsünü kendisi yapıyor. Hem de babalar gibi!

400 bin öğretmen açığının olduğu, 300 binin üzerinde öğretmenin kadrolu öğretmenlik için boş yere sınavlara alındığı –geçerken söyleyelim, bu sınavlardan 50 TL para toplanmaktadır- bir ülkenin başbakanının gencecik bir oğlunun gemileri olabiliyor. Hemen tüm bakanların çocukları, damatları önemli zenginler arasında olabiliyor. Başbakanın son yıllardaki zenginleşmesi ortada… İnsaf ama. Bizlere işsizliğin doğal olduğunu göstermek istiyorlarsa başta kendi yakınları işsiz kalsın da sözlerinin ufak da olsa bir anlamı olsun! Üstelik bu “tosuncukların” hiç biri sınavlarla, büyük zekâları sonucunda zengin olmuyorlar. İsteyen araştırsın.

Bu tabloya rağmen ücretli öğretmenliğin normal olduğunu anlatmaya çalıştıklarında ise, biz de şöyle sesleniyoruz onlara: Ücretli Başbakan İstiyoruz!

MÜCADELE ETMESİ GEREKENLERE 3-Y HATIRLATMASI

Son olarak çok muhterem, çok çalışkan, çok üretken, çok çok konuşkan sayın başbakanımızın iktidara gelmeden önce dilinden düşürmediği ve “3-Y” olarak bilinen sloganını hatırlatayım sizlere: Yoksulluk, Yolsuzluk ve Yasaklarla mücadele. Mücadele etmez olaydınız diyesi geliyor insanın… Sayın ki dedim.

Bu kadar kötü şartlarda yaşamak zorunda bırakılan genç öğretmenler, sesini gürce duyurmayı başarabildi mi peki? Maalesef hayır. Bizler çeşitli eylemler yaparken çoğu arkadaşımız bizleri sadece izlemekle meşguller. Psikolojik sorunlara girenler, hatta intihar edenler çoğunlukta. (Bildiğimiz kadarıyla bu nedenlerle intihar eden 13 arkadaşımız var.) Mücadele edenler ise azınlıktayız, fakat umudu yitirmeyenleriz. Bizler son olarak 17 Nisan’da Eğitim-Sen’in düzenlediği Ankara’daki eyleme yoğun bir şekilde katıldık. Bundan sonraki büyük eylemimizi ise Temmuz ayındaki KPSS sonrasına saklıyoruz.

http://www.igep.biz/ sitesi üzerinden yürüttüğümüz mücadelemize tüm duyarlı kesimlerin desteği zorunlu ve gereklidir!

Hiç yorum yok: