19 Aralık 2009 Cumartesi

İŞKENCECİLER HÂLÂ AKLANIYOR



Hüseyin Habip Taşkın
habibtaskin@gmail.com


Sanki bir düşteyiz. Olan olaylar, verilen kararlar, çelişkiler içinde yaşamımızda yerini korumaya devam etmektedir. Adli skandallar birbiri ardına ortalığa saçılmaya devam etmektedir. Bu arada devreye düşüncelerimizi sokarak, verilen kararın ya da olan olayın yorumunu yaparak doğruyu bulmaya çalışsak da, sistemin kendi hatalarıyla yoluna devam ettiğini görmekteyiz.

Bursa Başsavcılığı, Ender Bulhaz Aktürk’e yapılan işkenceleri “orantılı güç” olarak değerlendirdi. Gerekçe ise Ender Bulhaz Aktürk’ün ölmemesi gösterdi. İşkenceyi Adli Tıp ve Bursa Şevket Yılmaz Hastanesi doğrulayarak belgelediği halde, Bursa Başsavcılığı işkenceye katılanları açıktan koruma yoluna giderek, insanlık onuruyla bağdaşmayan bir karara böylelikle bir imza attı.

Her nedense böyle olaylar bizim ülkemizde yaşanmaya devam etmektedir. Ne de olsa uygar bir ülke olduğumuzu bizi yönetenler, akıllarına geldikçe işkence olaylarını “dış mihrakların uydurduğu senaryolardır” dan ibaret görmektedirler. Bursa Başsavcılığı’nın, Ender Bulhaz Aktürk’e yapılan işkenceleri bu senaryolar üzerinden değerlendirdiği apaçık ortadadır. Böylelikle işkenceciler korunarak, cesaretlendirilerek, “yolunuza devam edin, ben sizin arkanızdayım” demeye getirdiğini görmekteyiz.

Aktürk,18 Mart 2009’da Bursa’nın Kestel ilçesinde kimlik kontrolü sırasında bir polisi vurduğu iddiasıyla gözaltına alınarak, önce ilçe sonrada Bursa Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Emniyet, Ender Bulhaz Aktürk’ü gözaltına alındığını iki gün kabul etmedi.

Polisin gözetiminde olan bir kişinin ailesinin, o kişinin orda olup olmadığını sorduğunda polisin yanıtının “burada değildir” olması, yıllar öncesinden kalma kasıtlı bir davranış biçimidir.

Ender Bulhaz Aktürk’ün avukatları, yedi polis hakkında suç duyurusunda bulundular. Bursa Başsavcılığı ise kararında, “ölçülü şiddet kullanımının “yasalarda var olduğunu savunarak,” Adli Tıp raporlarında belirlenen arazların şahsın yaşamını tehlikeye sokmadığı ve basit tıbbi müdahaleyle gideribilecek nitelikle olduğunu” ileri sürdü.

Bursa Şevket Yılmaz Hastanesi tarafından verilen raporda,” Sırt kısmında künt tramvaya bağlı sıyrık tarzı yüzeysel yaralanmalar, frontal bölgede künt travmaya bağlı hafif ekimatik lezyonlar mevcut. Ayrıca her iki el bileğinde kelepçe takılmasıyla olduğu düşünülen ekimatik lezyonlar görüldü.” deniliyordu.

Bursa Adli Tıp 20 Mart 2009’da verdiği raporda, genital bölgesi de dâhil olmak üzere vücudunun neredeyse bütün bölgelerinde 10 santimetre çapına ya da uzunluğuna kadar ulaşan yaralar, çizikler, morluklar tespit edildiği belirtilerek, bulgular ayrıntılı olarak yer aldı.

Polisin elinde olan bir kişi, mevcut yasalara göre suçlu olsun ya da suçsuz olsun, bu kişiye şiddet uygulamak insanlık onurunu inciten ve yakışmayan bir harekettir. İşkencecileri korumakda, yüreklendirmekte aynı kapıya çıkar.

Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları’nı İnceleme Komisyonu’na Ekim 2008 ile Eylül 2009 arasında yapılan 3115 başvuruda en çok yargıyla şikâyetler yer almıştı. Ayrıca Yargı Kararlarından memnuniyetsizliğini ortaya koyan 1123 başvuru yapılmıştı. Komisyona gelen şikâyetler arasında ağırlıklı olarak cezaevleri sorunlarıyla ilgiliydi.“Keyfi tutum ve işlemler” başlıklı 805 şikâyet dilekçe başvurusunun büyük kısmı F Tipi Cezaevleri ile diğer yüksek güvenlikli cezaevlerinden gelmekteydi.

Hazırlanan rapora göre, kötü muamele ve işkence en ön sıraları alırken, dilekçe sahipleri gereken işlemlerin yapılmasını gerekli makamlardan istemektedirler. Cezaevlerinde bu tür olaylar rutin olarak yaşanmaktadır. Hafızalarımızda silinmeyen Engin Ceber’in işkenceci gardiyanlar tarafından zalimce kalas ve coplarla dövülerek öldürülmesidir. Herhalde bu davaya Bursa Başsavcılığı bakmış olsaydı, işkenceci gardiyanlar mahkemenin kapısına bile gelmezlerdi.

Cezaevleri, polis karakolları ve diğer polis birimleri yıllardır işkence sorunu ve kötü muameleyle hep gündeme geldi. Gerçek olan şudur ki, yapılan onursuzca işlemlerin önüne hiçbir iktidar geçmedi. Geçmek istemedi. Yüreklenen işkenceciler de geleneklerini bugünkü meslektaşlarına bıraktı.

Türk Ceza Kanununda “TCK” işkence ve kötü muamelenin önlenmesi için işkence suçunun tanımı yeniden düzenleneceği iddia edildi. İçişleri Bakanlığı kaynaklarına dayanarak verilen bilgilerde, şuan ki işkence yapmak suçunun 8 yıl olan temel cezasının 12 yıla çıkartılacağı belirtilmişti.

Yeni yasal düzenlemede, ağırlaştırıcı sebeplerle işkence suçu için öngörülen cezanın 30 yıla kadar çıkarılacağı, işkence sebebiyle ölüm gelmesi halinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası öngörülüyor.

Türkiye’de ne kadar yasal düzenleme yapılırsa yapılsın, yapılsın, anlayışlar değişmediği sürece düzenlemeleri işkenceciler hiçbir zaman takmayacaktır. Dünden bugüne hep aynı sorun, sorun olarak karşımıza gelmektedir. Çözümü elbette vardır. Biraz düşünürseniz ama gerçekten çözümü kendiniz bulacaksınız...

Hiç yorum yok: