24 Aralık 2009 Perşembe

İMAM DEFİNLİ ALEVİLER



Zafer KÖKVER

Alevi Bektaşi Haber Merkezi
alevilertr@gmail.com

18.12.2009 tarihinde Hacıbektaş’tan gelen acı bir haber ile tüm aile olarak derin bir üzüntüyle sarsıldık.
Çok sevdiğim Teyzem müzmin rahatsızlıklarının ardından eklenen bir takım beklenmeyen travmalara daha fazla direnemeyerek Cuma sabahı saat 10;05 gibi hakka yürüdü.

Toprağı bol olsun.

Tanıdığım tüm Alevi kadınlar gibi oda misafirperver,kadirşinas ve eli bol, dost canlısı bir insandı.
Hakka yürüyüşünün öncesinde kendi ölümünü kabul edercesine bir bilinç ile tüm hazırlıklarını yapmış, tüm sevdicekleri ile helalleşmişti.

Vasiyeti acıktı, kendince yaşadığını yaşamış kalanlara muhabbet uzun ömür dileyerek bıraktığı engin sevgi ve büyük bir boşlukla aramızdan ayrılmıştı.

Teyzemin ölümünü müteakip olan olayları biraz olsun ölüne karşı duyulan acıdan sıyrıldığımda objektif olarak gözleme şansına sahip oldum.

Öncelikle eve getirilen bir cami imamı sürekli dua edip, yakınlarını teskin edici sözler söyleyip, cenazeye karışı yapılması gereken hizmet ve davranışlar için açıklamalar yapıyordu. O anda kendime geldim.

Duvarlarını Hz. Ali ve Hacı Bektaşi Veli’nin resimlerinin süslediği bir Bektaşi Alevi evinde bir Alevi Dedesinin veya en azından bu konuda bilgili birinin bulunmamasını kendi kendime çok ama çok yadırgadım.
¨
Teyzem Alevi Bektaşilik konusunda katı idi ve Sünnilere biraz uzak durmaya çalışır, kendi kendine yoğurdunu üfleyerek yerdi. Evde kışın bir kapı açılıp da soğuk hava dolsa “YEZİT NEFESİ GİBİ” geliyor kapatın kapıyı diye seslenirdi.

Teyzemin cenazesi, yıkanması ,kefenlenmesi, defnine kadar olan süreçte yine cami imamı nezaretinde gerçekleşti.

Acaba Hacıbektaş gibi Alevi Bektaşi İnanç merkezinde cenaze hizmetlerinin Alevi Bektaşi inancı dışında tamamen Suni inanç ve geleneklerine göre yapılmasının sebebi neydi ? neden bu insanlar böyle bir yöntemi itirazsız kabul etmişlerdi.

Bu husus anlamak için epey bir geriye gitmek gerekiyordu.

Konuya anlamak ve anlatabilmek için Pir Hacı Bektaş Veli ve Türbenin tarihini ve bu güne kadar Hacıbektaş halkının yaşadıkların da aramak gerekti.

Vilayetname'ye göre türbe, atası Gazi Osman ile yakınlıklarından dolayı, Hacı Bektaş Veli'nin anısına içten bağlı olan Sultan Gazi Murat (Orhan Bey) (1326-1389) tarafından, Yanko Madyan adlı bir mimara yaptırılmıştır.

Ayrıcada; Türbenin, Seyyid Ali Sultan tarafından 1385 yılında yaptırıldığı da ileri sürülmektedir.
Yine Vilayetname'ye göre türbe, atası Gazi Osman ile yakınlıklarından dolayı, Hacı Bektaş Veli'nin anısına içten bağlı olan Sultan Gazi Murat (Orhan Bey) (1326-1389) tarafından, Yanko Madyan adlı bir mimara yaptırılmıştır. Türbenin, Seyyid Ali Sultan tarafından 1385 yılında yaptırıldığı da ileri sürülmektedir

Türbe içinde bulunan caminin de Yavuz Sultan Selim dönemindeki son Dulkadiroğlu Emiri Şehsuvar Bey oğlu Ali Bey tarafından 926 (M.1519-1520) yılında yaptırıldığının" yazılı olduğu ileri sürülmektedir.

Bilindiği üzere 30 Kasım 1925 tarihinde yürürlüğe giren Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasına dair yasa ile, Hacı Bektaş Veli Dergahı da kapatılmıştır.

O günü kadar Tekkede yaşayan Tekke Babasının görevlendirdiği kimseler tarafından yapılan defin işlemleri türbenin kapatılması son bulmuş Hacıbektaş halkı makus talihine bırakılmıştır.
1964 yılında müze olarak Tekkenin açılmış olması sistemin düzeltmediği gibi paradigmanın daha da yerleşmesine neden olmuştur.

Sonuç olarak Hacıbektaş da yaşayan Alevi Bektaşinin cenazesi Suni gelenek ve göreneklerine defnedilmektedir.

Hakka yürüdüğü kabul edilen Alevi Cenazesi suni imam yerine bir Alevi Dedesi gözetiminde veya cenaze sahibinin isteği doğrultusunda her iki hizmetinde ayrı ayrı veya bir arada sunularak verilmesi gerekmez mi.

Buradan bu konuda tek yetkili olan Yerel Yöneticilere sesleniyorum.

Lütfen bu sorunu çözün sorunu görmezden gelmek unutturmak Hacıbektaş halkını asimile etmektir.

Bu gün bana yarın sana.

Lütfen bu konu acil ilgi bekliyor.

Hiç yorum yok: