29 Mart 2010 Pazartesi

AÇILIM VE HOŞGÖRÜ


Ertürk MARAL
ertuerk.maral@chello.at

Açılımsız günümüz geçmez oldu. Sabah bir açılım, akşam bir diğer. Işın hızı bile yetişemez bu açılım serisine. Yeni bir sektöre kavuştuk. Açılım sektörü.

Açılım cümleleri nelerdi, unuttuk bazılarını. Kürt açılımını yaptığı grup konuşmasında açıkladı Recep Tayip Erdoğan: Ellerinde mendilleriyle koskoca Milletvekilleri göz yaşlarını tutamamıştı. Sadece onlar mı? Bizim bütün liboşlar, yandaşlar, hepsi. Ellerinde bir mendille geziyorlardı artık. Analar ağlamasın dı söz. Evet analar ağlamasın…
“Çaldıran`da Yavuz Sultan Selim`in ordusunda birbirine kardeş olan biz değil miydik?” diyordu. Evet birlikteydiniz. Birbirinize kardeştiniz. Karşınızda ise düşmanınız, Rafızi!, Dinsiz!, kestiği yenilmez!, Türkçe konuşan, kızıl başlık takmış, 12 imamları anan, Hz. Hüseyine karşı yapılan zulme lanet okuyan Kızılbaşlar, Aleviler vardı.

Onbinlerce Alevi katledilmişti bu kırımda, Yavuzun ordusu tarafından. Analar ağlamasındı söz. Elbette ağlamasın. Zaten o Rafızi Kızılbaşların anaları hiç mi hiç ağlayamadı bile! Onlar katledildiğinde tek tek değil analarıyla birlikte, ardında tek bir canlı bile bırakmadan katledilmişlerdi çünkü. Evet onların arkalarında ağlayacak anaları bile bırakılmamıştı… Ne kadar büyük bir övünç kaynağı!değil mi? Çaldıran’da Alevi katliamını yapan Yavuzun ordusunda kardeş olmak.. Ne onurlu bir kardeşlik!. Ne kadar övünseniz azdır… Övünün, övünün...

Demokratikleştikçe demokratikleşiyor ülkemiz. En son Akdamar Kilisesinde ayin izni çıkmış. Buna sevinen azınlık temsilcilerinden bazıları II. Mahmut’tan çıkartmaları ceketine, gömleğine işletmiş. Çok hoşgörülü ve azınlık haklarına saygılı bir sultanmış II. Mahmut!

Evet bizde onu çok hoşgörülü bir sultan olarak tanırız! Öyle bir hoşgörü ki, dünyada kendi elleriyle kendi ordusunu katleden ilk ve tek örnektir kendisi. Bununla da yetinmez.. Yüzlerce Alevi-Bektaşi Tekke, Dergah, Meydanevi ve Cemevlerini yakıp yıkmasıyla tanınan hoşgörü abidesi örnek bir sultan o! Bektaşilerin kütüphanelerini yakan bir tolerans örneği o. Öyle hoşgörülüydü ki, kendi ordusunu kendi eliyle katletmesi yetmediği gibi, Alevi Bektaşi ibadethanelerini yakıp yıkması da yetmemişti. Yüzlerce Baba, Dedebaba’yı katletti. Bazılarını da sürgüne gönderdi: Mora’ya, Girit’e …

Hoşgörüsünü onun saymakla bitmez. O olağanüstü hoşgörü lütfuyla açık bıraktıkları bir Bektaşi ibadethanesiyle, Alevi Bektaşilerin serçeşmesinin başına da Nakşi şeyhlerini atadı. Atadı ki, yol önderleri katledilmiş, oluk oluk kanları akıtılmış bu Rafıziler! aç ve açık kalmasınlar! İbadetlerine! devam edebilsinler. Ne kadar alicenap bir hoşgörü değil mi? Eli binlerce Alevi-Bektaşi yol önderlerinin kanına girmiş, bu hogörüsüyle ünlü Osmanlı padişahı II. Mahmut’un resmini bir de alınlarının üzerine yapıştırsınlar artık. İnanılmaz bir mutluluk bu.

Tarihimiz hoşgörü abidesi! sultanlarla dolu. Sıra vezirlerde… Yakında vezirlerin hoşgörüsünden de bilgileniriz artık. Onların hoşgörüsü eksik kaldı… Olmaz, bu tamamlanmalı. Mesela Kuyucu Murat’ın hoşgörüsünü de açıklamalı RTE. O açıklamazsa, başka bir azınlık temsilcisine de açıklatabilir. Kuyucu Murat’ın Gençleri, Yaşlıları, Hamile kadınları, bebekleri, çocukları hem de kız ve erkek ayrımı yapmadan nasıl canlı canlı kuyulara doldurttuğunu ve bunun ne olağanüstü bir hoşgörü örneği olduğunu açıklamalılar. Bunu da taş atan çocuklarla ilgili açılım konuşması sırasında yapması yerinde olur. O yapamazsa nesli tükenmeye yüz tutmuş bir başka azınlık mensubu temsilcisini nasıl olsa bulur.

Vezirler biterse, sırada daha Şeyhül İslamlarda var… dahası da var. O da bir daha ki sefere…

Neye yanarım bilir misiniz? RTE nin Yavuzun ordusundaki kardeşliği övdüğü sırada, bizim kesimden neden gereken tepkinin gelmediğine…

Viyana, 27 Mart 2010

Hiç yorum yok: