23 Mart 2010 Salı

M. ŞEHMUS GÜZEL’İN YENİ KİTABI ÇIKTI


Yazarımız M. Şehmus Güzel’in ERGANİ YÜRÜYOR
isimli yeni kitabı TÜSTAV Yayınları’nın Sarı Defter Dizisinin 14. Kitabı olarak okuyuculara sunuldu. Mart ayında yayınevleri yeni sezon hazırlıklarına sanki hız verdiler gibi. Bu bağlamda yazarımız M. Şehmus Güzel’in memleketi Ergani’de 1965 Temmuzunda askere gönderilen gençlerin kamyonunun devrilmesi üzerine iki kişinin vefatı ve birçoğunun yaralanmasıyla sonuçlanan trafik kazası sonrasında kasabadaki sorumluların sorumsuzca davranışları üzerine kasabadaki üniversite gençlerinin öncülüğünde düzenlenen ve kasaba tarihinde ilk olan gösteri ve yürüyüşe ilişkin kitapın yayınlanması iyi bir sürpriz oldu. Oldukça minik, çünkü elli sayfa kadar olan kitap kazaya ilişkin dört, gösteri ve yürüyüşe ilişkin üç foto ve birkaç başka görsel malzeme ile donatılmış bir biçimde sunuluyor. Yazarımızın toplumsal tarihin önemine vurgu yapan, kitabın oluşumunu ve hazırlanışını anlatan « sunu »sundan bir bölümü burada aktarmak istiyoruz. Meraklılarının kitabı okumaları umuduyla :

« Yapay bir biçimde kotarılmış resmi tarih karşısında kendi geçmişimizi, kendi an ve anılarımızı unutmamak için toplumsal tarihimize dört elle sarılmalıyız.

İgfal edilen, kimi kez tersine çevrilen tarihimizi alıp istediği gibi kullanan ve birçok şeyi hasır altı eden resmi tarih yerine toplumsal tarih halkların « ilaç »ıdır. Acılarımızı sarmak için. Geçmiş ama geçmeyen an(ı)larımızdan dersler, deneyimlerimizden sonuçlar çıkarabilmek için. « Tarih dersleri »nin hepimize yararı var. Yararı olacak. Bundan eminim.

Bu çerçevede 30 Temmuz 1965’te Diyarbakır’ın şirin kasabası, doğduğum ve küçelerinin toz ve toprağıyla büyüdüğüm Ergani’de iki kişinin ölümü ve birçoğunun yaralanmasıyla sonuçlanan kazayı ve sonrasında yetkililerin sorumsuz davranışlarını ve bunun üzerine üniversiteli öğrencilerinin öncülüğünde Erganililerin tepkilerini bir gösteri ve yürüyüşle sergilemelerini anlatmak ve toplumsal tarihimize miras bırakmayı arzuladım.

Hem o olayları yaşamış, gösteri ve yürüyüşe birçok arkadaşıyla birlikte öncülük etmiş biri olarak, hem de kasabasına borcunu hiç bir zaman ödeyemeyecek bir tarihçi olarak görevimi yerine getirmekte kararlı olduğum için. Bunu ben yapmasam kim yapacaktı ?

Hemşerilik olmasaydı bu kitap ta olmayacaktı. Evet, çünkü bir hemşerimin, Ergani tarihi konusunda son derece yararlı ve kalıcı çalışmalar yapan ve bu konudaki çabalarını aralıksız sürdüren Müslüm Üzülmez’in 2 Ağustos 1965’te düzenlediğimiz gösteri ve yürüyüşe ilişkin bir fotografı Diyarbekir İletişim Grubu üyelerine göndermesiyle başladı her şey.

Evet her şey bir fotografla başladı. Bu aynı zamanda fotografın, görsel malzemenin önemini bir kez daha gözler önüne sermesi açısından vurgulanmayı hak ediyor. Yazılı olan kalıyor, görsel olan unutulmuyor. Ve daha önemlisi görsel olanın anıların akın etmesini sağlamasıdır. Bu bağlamda o yıllarda elinden fotoğraf makinasını düşürmeyen gazeteci (Türkiye düzeyinde yayınlanan birçok gazetenin Ergani muhabiri), gazete satıcısı, kitapevi sahibi, « sinemacı » Adil Abe’yi, yani Adil Öztürk’ü, burada anmamak ona haksızlık olacaktır. Onun çektiği fotoğraflar sayesinde unutulma tehlikesi geçiren birçok şey, anıt, ev, mekan, sokak, cadde, sanatkarlar, tüccarlar, dükkanlar, insanlar ve bunlara bağlı olarak o günlerin giyim ve kuşam tarzları, oturup kalkış biçimleri ve kendi memleketimizin zenginliğini oluşturan birçok varlığımızı koruma olanağı bulduk. Evet fotoğrafa alınan aynı zamanda « korunmuş » oluyor.

M. Üzülmez’in ilettiği fotoyu 18 Eylül 2009 cuma sabahı görür gürmez anılar peş peşe koşmaya, sağa sola çarpıp aklımdaki her şeyi darmadağınık etmeye başladılar. Bunun üzerine bir yandan anılarımı derleyip toparlamaya başladım. Öte yandan olayları birlikte yaşadığım akraba ve arkadaşlarıma iletiler gönderdim. En başta amcamoğlu ve gösteri ve yürüyüşün en iyi biçimde düzenlenmesinde belirleyici rol oynayan Ali Güzel’e. Sonra işin başından sonuna koşturan kardeşlerim Ahmet Rahmi Güzel ile Kahraman Gündüz Güzel’e. Bu arada M. Üzülmez’in yardımı ile kırk yıl sonra izini bulduğum ilkgençlik arkadaşım Şeref Yıldız’a da.

İletilerle akrabalarıma ve arkadaşlarıma bir dizi soru sorup olaylar hakkında bilgilerimi derinleştirmek istedim. Bir de varsa başka fotoları görmek, birer örneğini elde etmek ricamı ilettim.

Ali Güzel çok kısa bir süre içinde kazayla ilgili dört, gösteri ve yürüyüşle ilgili üç fotoğraf ile gösteri ve yürüyüşün sonunda okunan bildirimizi yayınlayan Tokat’ın Alınteri isimli ve içeriğinden Türkiye İşçi Partisi (TİP) yanlısı olduğu belli ilerici haftalık derginin tek tek sayfalarını gönderdi. Böylece araştırmalarımda dev bir adım attım. Diyarbakır’ın en şirin kasabalarından biri olan Ergani’deki bir gösteri ve yürüyüşün Tokat’ta yayınlanan ilerici bir dergide yankılanmasının nedenini ve nasılını kitapta açıklıyorum. Ama şimdiden bunun « sosyalist kanal » sayesinde gerçekleştiğini hemen burada belirtmeliyim.

İletilerle, gönderilenlerle olaylar zincirinin halkaları biraraya gelmeye başladı. İşte o zaman kitapçık fikri bir çiceğin bütün renkleriyle birlikte doğaya açılması gibi açıldı aklımda. Evet derli toplu bir şey yazmalı, fotoğraflarla ve diğer görsel mazemeyle bir kitapçıkta toplamalıydım. Böylece her şey kalıcı olacaktı. Dahası görsel malzemeyle donatılmış bir kitapçık Ergani kütüphaneleri başta birçok kütüphaneyi süsleyebilecekti.

Toplumsal tarihimiz bunu hak ediyordu. Buna ihtiyacımız da vardı. Hem toplumsal tarihimizin hem de bizim.

O zaman oturup yazmak gerekiyordu. Ben de öyle yaptım. Kalemi ben tuttum ama benim anımsadıklarımı verdikleri bilgilerle tamamlayan, kimi eksikleri gideren, kimi yanlışları düzeltmeme yardımcı olan amcamoğlu Ali Güzel’e en başta büyük bir teşekkür etmem lazım. Sonra Şeref Yıldız’a teşekkür borçluyum. Kardeşlerim Ahmet Rahmi Güzel ile Kahraman Gündüz Güzel ve bütün aile üyelerine de binbir teşekkür. Ve elbette ve bilhassa bir fotoğrafla bütün bu yolculuğun işaretini veren değerli hemşerim Müslüm Üzülmez’e. O işareti çakmasaydı anılarımız daha çok beklerdi akıllarımızın sol köşesinde, fotoğraflarımız ise sapsararırdı üzüntüden. Görülmemiş olmanın üzüntüsünden. Oysa şimdi onlar görücüye çıktılar. Beğenip beğenmemek size kalıyor. Bana sorarsanız unutulmamaları, hep hatırlanmaları gereken an(ı)larımızdır. Bilhassa saklanmalı. »

Hiç yorum yok: