7 Mayıs 2009 Perşembe

KADIN MÜCADELESİNE DELİKANLICA BİR KATKI


Süreyya KÖLE

“Valizini karısına hazırlatan ‘faşist’ sayılır mı?”

Bu başlığı herhangi bir yerde okusam, o dakikada yazılanın bir erkeğin kaleminden döküldüğünü anlasam ve o kişiyi tanımıyor olsam, “Hadi canım sen de” deyip elimin tersiyle itiveririm bu başlığın verildiği bir yazıyı.

“Yine,” derim, elimde olmadan. “bir erkek kafa bulacak biz kadınlarla herhalde. Kendi kendine hangi tatminin peşindeyse artık, saçmalamak yoluyla rahatlayacak.”

Çünkü örnekleri var. Gözümün önüne gelip dikilen, pis sırıtışlı erkek görüntüleri.

Kimi zaman gırtlağına yüklenerek, kimi zamansa bedeninin neresinden çıkardığı çok da ayırt edilemeyen bir sesle, “Kadınlar çiçektir, dövülür mü kadın hiç. Kadın sevilir sevilir.” diyen eciş bücüş tipler.

-Aslında basın kanalıyla, çok iyi biliriz ki- kadınları çiçek kabul ettiği anda işin bahçıvanlık kısmına gönüllü talip olan ve bahçıvanların yüz karası olacağı açık, bu kişinin -metresi durumundaki- sayısız kadını dövmüşlüğü, onları hastanelik etmişliği vardır.

Neyin nesidir öyleyse, kadınları insan yerine koymak varken, sevilesi bir çiçek, ot, börtü böcek yerine koymak? Yapılan, dayak atma eylemlerinin bir inkârı mı? Bir vicdan rahatlatma biçimi mi? Sözüm ona iki tatlı lafla var olan durumun önüne perde çekme isteği mi?

Elbette hayır.

Doğa dostu, çiçek aşığı bu tipin, sergilediği tavır ve sarf ettiği sözler, kaba gücüyle yarattığı durumun keyfini sonuna kadar ve tekrar tekrar çıkarmaktan başka bir şey değildir aslında…

Bu kişinin, güzel ve doğru bir şey söylüyormuş havası takınıp gizliden gizliye vermeye çalıştığı mesaj mı?

“Ne yani dövdüğümü size söyleyecek kadar enayi miyim?”

“Hem size ne be. Karı(lar) benim değil mi, ister döverim ister severim…”

“Hey erkekler, görün ve gurur duyun benimle; heykelimi dikin hatta.”

Ve belki de çok ama çok daha fazlası.

Şimdi, erkeğin kadına dönük şiddet uygulamaları, erkek faşizmi deyince daha işin dayak kısmını aşamamış biz kadınlar için yazarın açtığı başlığa, yarattığı tartışma alanına bakar mısınız: “Valizini karısına hazırlatan ‘faşist’ sayılır mı?”ymış…

“Ohooo, valize gelene kadar sırada neler var” mı dediniz?

Adil Okay da aksini iddia etmiyor ki; açtığı bu –anlayana- sarsıcı başlıkla biz kadınlara “Hatta bu bile” demeye çalışıyor.

Sevgili Adil Okay’ın, bir kitabın ortaya çıkmasına temel oluşturan “Valizini karısına hazırlatan erkek ‘faşist’ sayılır mı?” yazını bir süre önce okumuştum. Ardından, bu yazı için kaleme alınan tepki yazılarını da.

Kadın arkadaşları teşvik etmişler Adil Okay’ı; kadın sorununa karşı duyarlı olduğunu söyleyip ondan bu konuda bir kitap hazırlığına girişmesini istemişler. (Kitabı okuyup, ortaya çıkan işi görünce; iyi ki teşvik etmişler hani.)

Tevazu gösteriyor Adil Okay; kitabının önsözünde, “Aslında kadın sorununu en iyi kadınların yazacağını (ve yazdığını) biliyorum…” diyor. “Kadın arkadaşlarımdan aldığım cesaret üzerine bu kitabı hazırlamaya karar verdim.”

Ve önsözünü şu paragrafla tamamlıyor Adil Okay: “Belki erkek okuyucular, bir erkeğin yazdığı bu kitabı okuduklarında empati yaparlar ve doğal saydıkları davranışlarının kadınlar üzerinde dolaylı-dolaysız bir şiddet olduğunun ayrımına varırlar. Ya da bugüne kadar suskun kalıp, ataerkin nimetlerinden yararlanmaya devam edenler, dolaylı suç ortaklığının utancını yaşarlar… Hatta yaşamaları dileği ile…”
Ne denir; kalemin bala bulansın Sevgili Okay.

Adil Okay’ın, Yoğunluk Yayınları’ndan çıkan kitabını dikkatle incelediğinizde, kitabın bir ırmağın kolları gibi üç ana koldan yol aldığını ve sonunda aynı denize döküldüğünü görüyorsunuz. Kadın denilen o büyük denize.

Nedir o üç kol? Birincisi, konu üzerine yeni tartışma alanları yaratacak analiz yazıları; ikincisi, kadına yönelik (rahatlıkla, sistematik diyebileceğiniz) şiddet uygulamalarının neredeyse istatistiksel dökümü ve Adil Okay’ın -bir şair duyarlılığı ile- kadınların yarasını sarıp sarmalamak istercesine yazı aralarına serpiştirdiği şiirleri.

Ve o şiirlerden biri işte:

UFAK TEFEK KADIN

ufak tefek bir kadındım
korkardım güneşle büyüyen
kendi gölgemden
ben kaçardım o gelirdi peşimden

karanlık köşe başlarında eller yukarı
coplarla ittifak töreler
kafa kağıdı yerine
kanlı gerdek çarşafı sorar
yüreğime geceler konar
gündüzleri sürgün


II
ufak tefek bir kadınım
sevildikçe büyürüm büyüdükçe severim
yüreğim gündüz olur
filiz verir yasak gecelerim
ne gölgemden korkarım
ne aysız gecelerde
siren sesine karışan kurt ulumalarından
düştüğüm zaman
boyumdan büyük yer yakarım

ufak tefek bir kadınım
upuzun izler bırakıyorum
ellerine kısacık hayatın


Ellerine sağlık Sevgili Adil Okay, emeğine… Kadın mücadelesine delikanlıca katkı sunan o güzel yüreğine…
-----------
Anafilya


Hiç yorum yok: