21 Ekim 2009 Çarşamba

KELEPÇE



Hüseyin Habip Taşkın
habibtaskin@gmail.com


Sonbahar geçerken canlılarda yaşamlarını sürdürme çabasındadır. Yaşamımızda olaylar jet hızıyla yoluna devam etmektedir. Kimimiz olayların etkisinde kalırız. Kimimizin de umurunda değildir. Fakat yaşadığımız bunca olaylar gerçeğin ta kendisidir. Yapmacık değildir.

Kelepçeyi hemen hemen bilmeyenimiz yoktur. Nedense “suçlu”- o suçu işlemiş ya da işlememiş olsun - halk arasında “suçluya takılır” diye bir ön yargı söylemi vardır. Jandarmaların arasında ya da polislerin arasında kelepçeli birisini gördüğümüzde kimimizin acıma duyguları ön plana çıkar. Kimimizin de o kişinin cani bir kişi olabileceği ihtimalini ön plana çıkarırken düşünceler ve yorumlar alır başını gider.

Gözüme ilişen gazetenin ilk sayfasında adli bir davadan tutuklu bulunan şarkıcı Deniz Seki’ye takılan kelepçeyle ilgili düşünce ve yorum benim dikkatimi ister istemez çekti. Kısaca gazetede yazılmış olan yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Deniz Seki’nin tahliye kararından sonra adliyeden kelepçeli halde çıkmasında rahatsız olduğunu söyledi. Söylediği sözler zincirinde; “vicdanım sızladı o görüntüleri görünce AB standartlarına daha uygun bir düzenleme yapabilmek için çalışma yapılıyor.” vardı.

Burada vicdan denilen söz ön plana çıkmaktadır. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Deniz Seki’nin şarkıcı oluşundan mıdır bilinmez, kelepçelerini görünce vicdanının sızladığını dile getirmiş!

Bana kalırsa Adalet denilen tüm işleyişlerde vicdanlar sorgulanmalıdır. 1-Polis gözaltı ve sorgusunda yaşanılan sorgulama teknikleri. 2-Polislerin bulunduğu bir ortamda doktorun kontrolünde verdiği rapor. 3- Yargıyı elinde bulunduran sorgucular. 3- Cezaevi sürecinde jandarmanın tutumu. 4- jandarmadan sonra gardiyanların tutumu. 5- Jandarma ve gardiyanların şahısların üzerlerini soyarak arama yöntemleri. 6- Şahısların mahkemeye ya da hastaneye sevkinde jandarma ve gardiyanların tutumu. 7- Ring arabasında eller kelepçeli, bazen bilekleri sıkan kelepçe. Şimdiki ring arabalarında üç bölme vardır. Her bölmenin içinde karşılıklı plastiklerden yapılma üçerli oturma yerleri vardır. Her bölmenin kapısı suratınıza kapanır. 8- Hastaneye sevk edildiğinizde poliniklerden geçerken jandarmalar sağlı sollu kolunuza girer ve arada sandviç gibi ezilirsiniz.

Mahkemeye çıkmak için bekletilirsiniz. Bodrum katları en uygun yerlerdir. Hücreye çevirilmiş ve tuvaleti bazılarının içeridedir. Sıkıştınız, altınıza yapamayacağınıza göre tuvalete gitmek zorundasınız. Eller kelepçelidir. Düğmelerinizi açarsınız ve ihtiyacınızı görürsünüz. Bazen de tuvaletlerin kapısı açıktır. Jandarma erleri kapıda sizi gözlemektedir. Ne olur olmaz diye beklide buharlaşıp uçmayasınız diye...

Evet, kelepçe denilen madde böyle bir alet olmakla birlikte insanın bileklerine takılır. Özellikle tehlikeli denilen mahkûmlarla, devrimci tutsaklara uygulanan kelepçe takma biraz kaba ve acımasızca olmaktadır.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Deniz Seki için kelepçe olayını söylerken vicdanının rahatsız olduğuna vurgu yaparken, bizimde vicdanlarımızın kabul etmediği olaylar zincirinde hastanenin hasta koğuşunda sağlık koşullarının sıfırlandığı yerde mahkûmların elleri kelepçeli bekletilmeleri ve doktor muayene ederken birçok kişinin bileklerindeki kelepçe çıkmamaktadır. Vicdan dediniz değil mi? Biraz daha konumuzu ilerletelim. Kanserli hastalarımız vardır. Bunlar adli ve devrimci tutsaklardır. Ya da farklı bir hastalıktan ameliyat edildiğini varsayalım. Bir eli ranzaya kelepçeli olarak bekletilmektedir. En son gündeme gelen Erol Zavar ile Güler Zere’nin aynı şekilde bir ellerinin yattığı ranzaya kelepçelenmeleri insanlık adına utançtır. Vicdan bunun neresinde dersiniz? Siz sadece Deniz Seki’yi mi görebildiniz! Vicdan denilen kelimede olaya sadece Deniz Seki açısından yalnızca bakılmaz. Bir bütün olarak bakılması gerekir.

Cezaevlerinde kanayan yara saymakla bitmez. Fakat kelepçe hassas bir konudur.

Cezaevlerine hemen hemen her yıl Adalet Bakanlığı’na bağlı komisyonlar gelir, notlar alır. Adet yerini böylelikle bulmaktadır. Ama vicdan dediğiniz o duygu sadece yerinde saymaktadır. Cezaevinin yönetimi o günkü iktidarın işleyişine göre kendini şekillendirir. Nede olsa burada vicdan değil, kaba kuvvet hâkimdir.

Bolca cezaevi açılan bu ülkede bizim vicdanlarımız hiçte rahat değildir. Harf sırasına göre, AB uyum yasalarına göre demeyi bırakın, cesaretiniz varsa cezaevleriyle gerçekten yüzleşin! Birde bu ülkede Kürt çocukları polise taş atıyor diye ağır cezalar alırlarken ve gördükleri kötü uygulamalar karşısında vicdanlarınız ne kadar rahat olabilir!

Vicdan denilen duygu, insanları dil, renk ve mezhep ayrımı yapmadan sevebilmektir. Bu da toplumsal düşünceyle olur. Kelepçe sorunu da böylelikle çözülür.

Hiç yorum yok: