18 Ağustos 2009 Salı

ÜLKENİN KAZANINDA KAYNAYANLAR



Hüseyin Habip Taşkın
habibtaskin@gmail.com


Her işimiz keyif içinde geçiyor diyemeyeceğim. Öyle bir zaman içinde yaşıyoruz ki birçok işimiz yaş oldu diyeceğim. Düşüneceğimiz yerde halimize gülüyoruz! Saçma sapan yorumlar yapıyoruz. Çoğunlukla susuyoruz. Bunların hepsini yaparken de niçin yaptığımızı bilemiyoruz. Özünde yaşıyoruz ama nasıl yaşadığımızı ve çevremizi tanımada güçlük çekiyoruz. Etrafımızı incelemede ve yorumlamada güçlükler çekiyoruz. Bu kafayla hep birlikte çokça çekeceğiz.

Kamu-Sen’in bir araştırması daha bizlere ekonomik gidişin nerelere tosladığını anlatmaktadır. Bu toslama biz insanlar arasından bazılarınadır. Bir zamanlar krizin bizleri teğet geçtiğini bu ülkeyi yönetenler ve Başbakanı Tayip Erdoğan söylemişti. Bizlere zor günler yaşatan emperyalizmin kendi krizinin faturalarını ülkemizdeki yaşayan rengârenk insanlarına bedel ödettirilmeye çalışıldı. Çıkan insanlık dışı olan her tablonun altında bu ülkenin emekçileri ezilmektedir.

Küresel Kriz bahane edilerek, Türkiye genelindeki 2 bin 602 kişinin iş ve evlerine her gün icra memurları haciz için gittiğinin altı çizilmektedir. TÜİK ve Merkez Bankası başta olmak üzere resmi verilerden faydalandıklarına vurgu yapılırken, her gün 273 fabrika ve işyerinin kapandığı belirtilmektedir. 26 bin 260 çek karşılıksız çıktığı için işlem gördüğü belirtilirken, 4 bin 312 senet de protesto edildiği belirtilmektedir.

Son bir yılın gözlemlenmesinde! 950 bin kişinin evine ve işyerine icra geldiği ya da maaşlarına el konulması, 45 bin aracın icralık olması, kapanan işyeri ve fabrika sayısının 100 bine dayanması, karşılıksız çek sayısı 9 milyon 585 bine ulaşması, protestolu senet sayısı 1milyon 574 bine çıkması, bu arada cezaevlerinde yatan mahkûm sayısı 111’in üst sınırı olduğu belirtilmektedir.
Yokluk ve yoksulluk şimdiki zamana ait değildir. Özel mülkiyetin başlangıcıyla üretim araçlarının işletmesi bir avuç azınlığın eline geçmesiyle birlikte insanoğlunun çoğunluğunu ezmeye mahküm etmesiyle başlamıştır.

Hükümetin önlem adı altında hazırladığı paketlerin faturası vatandaş dediğimiz kemsin cebinden ödenmektedir. Bu sayede geçim derdi de eklenince insanların psikolojik sorunlar yaşamasına neden olmaktadır. Gerilimler, intiharlar ve adli suç olarak gördüğümüz birçok olay günlük yaşanırken sayıca artmaktadır.

Önlem paketlerinde vergi oranlarının yüzdelikleri halkın elini yakmaya devam etmektedir. Su, elektrik, havagazı, telefon ve benzeri faturalarınıza bir bakın ödediğiniz ücretin yarısına, bazende fazlasıyla yüzde oranları vergi adına hepimizi çarpmaktadır. Bunun adına “sosyal adalet” diyenler de var!

Her geçen gün kötüye gidiyoruz. AKP iktidara geldiğinde enkaz aldıklarını dile getirse de aradan yıllar gelip geçse de alınan enkaz dibe doğru giderken yeni enkazlar halkın sırtına çarpık olarak yüklenmektedir.

Bu rakamlar resmi olmakla birlikte, resmi olmayan sonuçlarda insanların dolaylı şekilde birbirlerini dolandırdıklarını görmekteyiz. İnsanların neredeyse birbirlerine güvenleri kalmadığı bir döneme koşar adımlarla girdiğimizi görmekteyiz.

Alınan aylıklar asgari ücret değerinde, ev kiraları büyük çoğunlukla asgari ücrete eşdeğer olduğuna göre matematiksel hesapta vatandaşın geçim derdi zorlaşmaktadır. Her nedense kriz bizleri teğet geçmedi. Önüne kattığı her kim olursa olsun silkeleyip durmaktadır.

Günden güne karabulutlar gökyüzünde değil insanların düşüncelerinde yerini korumaktadır. İnsanca yaşam koşullarının AB’nin, ABD’nin vermiş olduğu direktiflerle olmaz. Günde 2 bin 602 kişinin evine, işyerlerine icra memurlarının gelmesi bizlerin ekonomisinin iyi olduğu anlamına da gelmez. Kültürel yozlaşmayı ve sosyal yaşantının çöküşlerini de birlikte getirir.

Bir ara halk “pazara çıksın” kampanyası başlatılmıştı. Bu ülkede alınan ücret belli, yaşam standardı da belli olduğuna göre pazara çıkan bir kişi ne kadar para harcıya bilir ki, Peki, pazara hiç akşamüstü çıktınız mı? Çıkmayan varsa çıkmasını öneririm! Pazarcıların yere atmış olduğu meyveleri ve sebzeleri toplayan bir kesim var o kesim bizim insanımızdır. Yabancımız değildir. Beklide kapı komşumuzdur. Ya da sizin kapı komşunuzdur.

İnsanların alım gücü yetmediğinden aldığı malı taksitle alıyor. Senet bile imzalıyor. Küçük esnaf toptancısına çek veriyor. Paramızın değer kazandığını söyleyenler ekonomiye nereden baktıklarını bilemem! Ama halimiz perişandır perişan… Pazara çıkmanıza gerek yok. Cesaretiniz varsa halkın arasına girin, tepeden bakmakla can çekişen hastaya teşhis konulmaz!

Hiç yorum yok: